Batık bir sandal gördüm. Karaya vurmuş...
Bakınca belli oluyor ,biraz yaralı,birazda hüzünlü ve yılları taşıyor üstünde belkide ağlıyor kimbilir,dalgalar ona vurdukça çıkan sesler,hıçkırıklarıdır belki.
Bir zamanlar en yakın dostu olan dalgalar şimdi onu bitap yakaladıkça vuruyor,sırtından vuruyor,kalbinden vuruyor,acımasızca vuruyor,vurdukça denizden uzaklaştırıp karaya itiyor,karaya ittikçe biraz daha ölüme yaklaştırıyor batık sandalı.
Bazen martılar konuyor üstüne batık sandalın, sanki hatırını sormaya gelmiş bir misafir gibi,misafir uzun kalmaz mantığıyla hemen uçuyorlar gökyüzüne,onlarda terk ediyorlar eski dostlarını, sadece balıklar kalmış,onlar dolaşıyordu etrafında batık sandalın.
Batık sandalın, boyaları dökülmüş, tahtaları çürümüş, kürekleri onu çoktan terk etmiş.
Gözgöze geldik ,batık sandal bana bir şeyler anlatmak istiyor ama gücü kalmamış.
Birde genç bir kız vardı,elinde fotoğraf makinesi ile batık sandalın fotoğraflarını çekiyordu,ayakları denizin içine girmiş ,ıslandığından haberi olmadan,savaş kazanmış bir komutan gibi mutluydu genç kız çünkü çok güzel bir fotoğraf yakalamıştı ,bende çok güzel duygular yakalamıştım hemen kalemimi ve kağıdımı çıkardım cebimden,her zaman hazır haldeydiler zaten.
Ve yazmaya başladım:
Ellerim bağlı yürüyorum gizlice
Boşluğa doğru bakıyorum sadece
Bir batık sandal gibi yüreğim
Karanlık sularda kayboldu gitti
Hata bende deli gibi sevdim
Gün kararmış gece hasta
Sevdiğime doyamadım
Batık sandal gibi bende
Dalgalara karşı koyamadım
Kaderimiz aynı batık sandal
Seni martıların terk etmiş ,benide dostlarım
Sen yosun tutmuşsun karanlık sularda,bende yalnızım
Kısacası
Hepimiz bu dünyada batık bir sandalız ya da batık bir sandalın içindeyiz.Önce balıklar terk ediyor,sonra martılar.
Sonrasında yosunlar sarıyor heryanını,sonra dalgalar vuruyor sırtından.
Sonra karanlık sularda kaybolup gidiyorsun.
Bir batık sandal gibi...