Başbakan Erdoğan’ın çözüm süreci, muhalefetin, Öcalan’la pazarlık olarak isimlendirdiği, kamuoyunun ise İmralı süreci olarak hafızasına kazınmaya çalışılan görüşmeler ilginç bir seyir izliyor. Aldığım bilgilere göre hükümet; Öcalan, Barzani ve Kandil’le yürüttüğü temaslarda henüz somut karar alınabilecek düzeye gelmese de, ciddi ilerlemeler kaydetti. Ama şu da var; İktidar ısrarla bu süreçte BDP’ye mümkün olan en küçük rolü vermeye, hatta BDP’yi örtülü olarak dışlama stratejisini tercih ediyor. Daha net ifadeyle, hükümet, çözüm sürecinde Öcalan, Barzani ve Kandil’e güvendiği kadar BDP’ye güvenmiyor. Tam aksine, BDP’nin Kandil ve Barzani’yi yanlış bilgilendirerek süreci provoke edeceği endişesi taşıyor. İşte bu nedenle iktidar süreci tesadüflere bırakmamak için henüz kamuoyuna açıklamadığı özel bir birim kurdu. Bu birimin görevi, BDP’nin Kandil, Barzani ve bölge halkına vereceği yanlış bilgilerin önüne geçerek bu unsurları süreçle ilgili doğru bilgilendirmek…
Aldığım ilginç bir başka bilgi de, Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını savunan İRA görüşmelerinde arabuluculuk yapan J. Person isimli kişinin iki kez Ankara’ya gelmesi. Tesadüfe bakın ki, Person’ın, ‘arabulucu’ isimli bir de şirketi var!
Sonuç olarak bu sürecin başarılı olacağını sanmıyorum ama madem hükümet böyle bir yola çıktı, silahlı terör örgütü lideriyle görüşmeyi içine sindirirken, halkoyuyla seçilen bir iradeyi dışlamasını mantıklı bulmuyorum.
Revizyon listesini Gül daralttı
Kabine revizyonu başta gazeteciler olmak üzere kimseyi tatmin etmemiş ki, yerel seçimlerden önce ikinci bir revizyon daha olacağı konuşulmaya başlandı. Aslında buna mecburi revizyon da diyebiliriz. Çünkü, Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne geniş bir revizyon listesiyle gittiğini öğrendim. Taner Yıldız ve Beşir Atalay gibi önemli isimlerin yer aldığı listeyi Erdoğan, Gül’le ilk hafta masaya yatırdı. Erdoğan’ın ısrarcı olduğu listeye Gül, dengeleri anlatarak karşılık verince ikili dört isim üzerinde uzlaştı. İçişleri Bakanlığı’na Erdoğan’ın getirmeyi planladığı isme de Gül’ün rezerv koyması sonucu Muammer Güler üzerinde anlaşıldı. Ahmet Sever&Yalçın Akdoğan üzerinden patlayan gerilimin tekrar etmesini istemeyen Erdoğan’ın Köşk listesini önceden Gül’le görüştüğü de edindiğim bilgiler arasında. Bütün AK Parti muhabirleri “Kabine Revizyonu” haberleri yapmış, Köşk’ün önüne canlı yayın araçları yığılmıştı. Ancak revizyon beklenen o hafta, anlattığım nedenle olmadı ve bir hafta sonra Köşk’te belirlenen o dört isim önceden aranarak söylendi ve revizyon gerçekleşti. Burada Erdoğan hep söylediği “kazan kazan” yöntemini kullandı. Bakanları önceden aradığı için listenin “Köşk’le beraber oluşturulduğu” algısına fırsat vermeyip otoritesini korudu. Gül ise önceden görüşülmüş olması sayesinde kabinedeki “yakınlarını” korumuş oldu. Gül ve Erdoğan böylece dışarıya yansımayan gerilimi kontrol altına alarak beraberce kazanmış oldular.
Öcalan’ın yanındayken kayınpederi gözaltına alındı
Geçtiğimiz günlerde çok ilginç bir olay gerçekleşti. İmralı’da Öcalan’la görüştüğü bilinen MİT Güvenlik İstihbarat Başkanlığı’nda üst düzey bir yetkilinin kayınpederi Emekli Tümgeneral Fuat Büyükcivelek gözaltına alındı. İmralı’da görüşmelerini sürdürürken gelen bu haber hayli heyecan yarattı. MİT’te görevli bu bürokrat adeta Ankara’yı ayağa kaldırdı. Ancak olayın aslı kısa sürede anlaşıldı. 14 Şubat’ta gerçekleşen gözaltının 28 Şubat Soruşturması kapsamında olduğu öğrenildi. Büyükcivelek Paşa’nın 28 Şubat’ta Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Daire Başkanlığı gibi iki kritik görevde yaptığı faaliyetler nedeniyle gözaltına alındığı öğrenildi. Büyükcivelek Paşa, mahkeme tarafından adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılınca MİT’te üst düzey görevde olan akrabası da rahat bir nefes aldı.
Eskişehir Operasyonu’nun Sırrı
Eskişehir Belediyesi’ne yapılan yolsuzluk operasyonunun altından trajikomik bir durum var. Çünkü operasyon neredeyse 7 yıl önceki bir mevzuuyla ilgiliydi.
Başlama sebebi ise “yeni”…
Hatırlayacaksınız, Sayıştay Yasası, Ak Parti tarafından değiştirilmiş ve Sayıştay’ın “denetim yetkisi” kaldırılmıştı. Ancak CHP bunu Anayasa Mahkemesine götürmüştü. Anayasa Mahkemesi de bu değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek iptal etmişti. İşte bu iptal üzerine hükümet CHP’nin canını Sayıştay’ın dosyalarıyla sıkmaya karar verdi. Ve Sayıştay’ın CHP’li belediyeler hakkındaki dosyaları anında masanın üstüne geldi.
Sayıştay’ın 7 yıl önce yaptığı Eskişehir Belediyesi’ndeki denetim anında operasyona dönüştürüldü ve belediye çalışanları gözaltına alındı, kimisi ise tutuklandı. Sırada CHP’li başka belediyelerin de Sayıştay dosyaları var. CHP’li belediyelerin pür-ü pak olmadığını düşünüyorum ama AK Parti ve MHP’li belediyelerin tümüne kefil olmak da her babayiğidin harcı değil! Soruların anası şu; Onlara niye operasyon yok?
Gül el koydu
Takip edenler hatırlarlar; Bir süredir Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Hastanesi uzmanlarından Dr. Hasan Yıldırım’a hastane ve bakanlık yetkililerinin yaptığı mobbing’i yazıyorum. Nihayet Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konuya el atarak, problemin çözümü için Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na havale etti. Bu adaletsizliğin çözümü için gösterdiği duyarlılıktan dolayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e teşekkür ederim. Konuyu takip etmeye devam edeceğim.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…