Biz bazı konularda kendimizi çok eleştiririz. Çoğu zaman haksız değilizdir, olmaması gereken bazı saçmalıklarımız çoktur ama bu durum sadece bize mahsus değil. Hatta “gelişmiş ülkeler” kategorisine giren ülkelerde garabetler bazen bizi geçebiliyor. Örneğin, Fransızların yaptığı… Ermeni soykırımını inkar edenler suç işlemiş olacaklar ve para veya hapis cezasına çarptırılabilecekler. Saçmalığın bu kadarı da olur mu? Bu satırlar kaleme alınırken henüz karar çıkmamıştı ama bu noktaya kadar gelmesi dahi tam bir saçmalık…
Ermeniler de, dünyanın “gelişmiş ülkeleri” de tutturmuşlar bize “Soykırımı kabul edin” diye baskı yapıyorlar. Haksızlığı kabul ediyoruz da derdimizi anlatamıyoruz. Belki yüksek sesle söylemiyoruz, bilmediğimiz çok ama hislerimiz bize “Bu topraklarda yaşayıp ta kim haksızlığa uğramadı ki?” diyor. “Bende en az senin kadar çektim. Benim de huzurum kaçtı, sahip olduğum, yaşadığım topraklar yok, benim de atalarım katliama uğradı. Soykırım yaşamadık ama sen de ben de çok şey kaybettik. Benden kim özür dileyecek?”
Çevrenizde ki insanlara sorun yüzyıl önce ataları neler çekmişler, hangi acıları yaşamışlar?
Ben mağdur ve sessiz, Ermeni bağırıyor “Soykırımı tanı!”
Ermeni’yi bağırtan, ağlatan Fransa, Amerika, İngiltere, Rusya…
“İngiliz, Fransız, Alman ve Rusların zaman zaman birlikte ve bazen de birbirlerine düşerek, yıllar süren alçakça plan ve faaliyetleri sonucu, 2.5 milyon metrekare toprağımı, o tarihte bilinen dünyanın en zengin petrol yataklarımı, tarihi eserlerimi, kültürümü, birikimimi, değerlerimi kaybeden ben, zulüm gören, akrabalarını kaybeden katle uğrayan, ihanete uğrayan ben, bir de soykırım yaptığımı kabul edecekmişim… Bir suç varsa suçlu sizlersiniz, Ey emperyalistler…” demek gelmiyor mu içinizden?
1915’de Osmanlı Ordusunun başında bir Alman General vardı ve 300’den fazla Alman Subayı orduda görev yapıyordu. Osmanlı, Almanların kontrolünde, İngiliz, Fransız ve Rusların baskısı, kışkırtması ve yağmalaması altındaydı. Tarihi kendi döneminin koşulları ile değil de, bugünün bakışı ile değerlendirmek hastalığı ve kastı sadece bize özgü değil. Bunu yabancılarda özellikle gelişmiş yabancılarda yapıyor. Ermeni sorunu veya 1915 Ermeni olayları ile ilgili olarak yapılan bir anlamda bu. Fransa ise işe tüy dikiyor.
1900’lü yıllar Osmanlı’nın sıkıntılı, karanlık yılları. Her gün yeni bir felaket oluyor, emperyalistlerin kışkırtma ve destekleriyle bağımsızlık peşinde koşan halkların isyanları yöneticileri çaresizleştiriyor. Kafkaslardan, Ege Adalarından, Balkanlardan katliam ve zulümlerle kovulan Osmanlı tebaası (Türk-Müslüman) Anadolu’ya kendilerini zor atıyorlar. Belki de Dünya tarihinin en acılı, kalleş, acımasız yıllarını yaşıyorlar.
Tarihi pek bilmeyiz ama bu dönemi nedense hiç bilmeyiz. Utandığımızdan mı, yenilgileri sevmediğimizden mi nedir yazmayız, anlatmayız. Kafkaslardan gelenlerin (Çeçen, Adige, Asetin ve Abhazların) durumu ayrı, Girit’ten, Yunan adalarından gelenlerin, Anadolu’ya kaçan Boşnak, Makedon, Arnavut ve Türk tebanın çektikleri ayrıdır. Zaten acılı ve yoksul olan Anadolu tüm bunları da daha önceden gelenlerle birlikte bağrına basmış ve bir ulus yaratmıştır. Kimse acıları yeniden yaşamak istememiş, kimse o günleri hatırlamak istememiş, Cumhuriyete sarılarak unutmak istemiştir. Osmanlı öyle alçakça bir kıyıma uğramıştır ki anlatılır gibi değil. Mısır’da, şimdiki Arap topraklarında İngilizlerin yaptıkları, Rusların Kafkaslarda, Fransızların, Yunanlıların, Bulgarların, Ermenilerin, Arapların, bilmem kimlerin bilmem nerede yaptıklarını hatırlasak tek dostumuz kalmaz. Biz belki de dünya tarihinin en acılı, en haksızlığa uğramış milletiyiz. Hatırladığım kadarı ile o yıllarda 300 bin okumuş, yetişmiş evladımızı savaşlarda kaybettik. İzmir İktisat kongresinde iki yada üç iktisatçımız ancak vardı. Başta insan varlığımız olmak üzere her şeyimizi yitirdik…
Şimdi Ermeniler tutturmuş “Soykırımı kabul edin” diyorlar.
“Biz de haksızlığa uğradık” belki yüksek sesle söyleyemiyoruz, belki unutmak istememizden, belki bilmediğimizden ama hislerimiz bize “ Kim haksızlığa uğramadı ki? O bir savaştı, bütüne bakın ben gerçek mağdurum” diyor. “Bende en az senin kadar çektim. Benim de huzurum kaçtı, sahip olduğum, yaşadığım topraklar yok, benim de atalarım katliama uğradı, benden kim özür dileyecek? Gerçekten özür dilemesi gereken benmiyim?”
Oturmuşlar Cumhuriyeti ve Türkleri en gaddar rejim ve halk olarak tanıtıyorlar… Edep ya hu!