BERNA HANIM’A 11 YILLIK OTEL FATURASI…
4 Mayıs 2011 tarihli Anayasa Mahkemesi’nin verdiği çok ilginç bir karar elime geçti. Karara göre; eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz’ın kişisel harcamaları Anavatan Partisi’nin kasasından yapılmış. Siyaset tarihine geçmeye aday olay Anayasa Mahkemesi’nin Demokrat Parti ile birleştikten sonra kapanan Anavatan Partisi’nin
2000 yılı hesaplarını incelenmesiyle ortaya çıktı. Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz’ın faturalarını bulan Mahkeme, Yılmaz adına kesilen iki ayrı faturadaki otel ve market harcaması olan toplam 3 milyar 774 milyon liranın parti kasasından ödenemeyeceğini belirterek, bu miktarı hazineye gelir olarak kaydetti.
Anavatan Partisi, 31 Ekim 2009 günü yaptığı kongrede Demokrat Parti ile birleşmiş ve parti tüzel kişiliği sona ermişti. Anayasa Mahkemesi ise kapanan ANAP’ın 2000 yılı hesaplarını, 11 yıl sonra inceledi. 4 Mayıs 2011 günü karara bağlanan incelemede, kişiler adına yapılan harcamalar ile, vergi ve telefon gecikme bedelleri ve sigorta idari para cezalarından oluşan (eski para ile) 29 milyar 773 milyon liralık bölüm yasaya uygun bulunmadı.
Paksüt karşı çıktı
Kişiler adına düzenlenen ve parti tüzel kişiliği adına olmayan toplam 3 milyar 774 milyon liralık fatura da kabul edilmedi. Bu faturalar arasında her ikisi de Berna Yılmaz adına kesilmiş 30 Mayıs 2000 tarihli ve 837 milyon liralık bir otel faturası ile 29 Kasım 2000 tarihinde kesilmiş 2 milyar 937 milyon liralık gıda malzemesi faturası da bulunuyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ise, partinin 2000 yılı hesaplarının 11 yıl sonra karara bağlandığını belirterek, ‘’Dosya mahkemece sebepsiz yere bekletilmiştir. Yasalar siyasi partilerin gelir gider belgelerini 5 yıl süreyle saklamalarını öngörmektedir. Siyasî hayattan çekilmiş, tüzel kişiliği sona ermiş bir partinin hesap denetiminin 11 yıl sonra yapılması nedeniyle dosya işlemden kaldırılmalıdır’’ diyerek verilen bu karara karşı çıktı. Yaptığı seçim ittifakına rağmen yüzde 1’in altında oy alan DP’li yöneticilerin bu tablo karşısında nasıl bir tutum takınacaklarını merak bile etmiyorum!
Kılıçdaroğlu
Parti Genel başkanlarını lider konumuna yükselten bazen hayatın olağan akışının tersine davranmaktır. Kemal Kılıçdaroğlu tam da böyle bir karar vererek, “TBMM’de yemin etmeyeceğiz” dedi. Kişisel olarak bu kararı yanlış buluyorum ama kararının arkasında durması Kılıçdaroğlu’nun liderliğinin tescili için tarihi bir fırsata dönüşebilir. Nasıl, niye, neden gibi soruların cevapları benim işim değil. Erdoğan’ın, “Tükürdüklerini yalayacaklar” sözünden sonra CHP’nin geri adım atmasının özellikle Kemal bey açısından siyasi sonuçları iç açıcı olmayabilir. Kılıçdaroğlu direnmek için Oscar Wilde’ın, “Herkes düşünceme katılırsa yanılmış olmaktan korkarım” sözünden ilham alabilir.
CNN Türk’te yönetici yok mu?
Twitter’in zaptedilemez kavgacısı Cüneyt Özdemir’in yol açtığı skandalın CNN Türk kurumsal yapısına verdiği zarar; “Sonuçta özgür bir platform… Olur böyle vakalar” deyip geçiştirilebilir mi? Özdemir’in Başbakan röportajına kendisini davet etmeyen CNN Türk yöneticilerini Twitter’da yerden yere vurmasıyla başlayan polemik, yine Özdemir’in bir CNN muhabirini canlı yayında aşağılamasıyla pik yaptı. Tablo şu;
Programcı, kanalın diğer programcısına çakıyor, muhabir yöneticisine, yönetici muhabire, Cüneyt Özdemir herkese… Cüneyt Özdemir, Ayşenur Arslan, Yavuz Oğhan, Hande Fırat, Serhat Dal ve diğer kanal çalışanları adeta meydan savaşına tutulmuş vaziyette… Vuran vurana… Merak ediyorum; CNN Türk’te bir tek yönetici çıkıp ta, “Çalıştığınız kuruma niye zarar veriyorsunuz?” demiyor, diyemiyor?