İki ay sonra iki sene olacak.
‘Yaz.’ dedi Talat Atilla, ömründe hiç köşe yazmamış adama.
Yazdım..
Verilen değere mahcup olmamak için, iki çift sözüm olduğu için, susmak yazmaktan daha kolay olmadığı için, dökülmek için, çözülmek için, rahatlamak için;
Kalbime, zihnime, ruhuma iyi geldiği için, içimde kaybolmak için.
Yazdım.
‘O sıra imkânım vardı, ama ne olur ne olmaz dedim.’ dememek için, demlenmek için, olmak için, pişmek için..
Eleştirilmek için; ki cevherdir eleştiri kıymetini bilen için. ‘Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var.’ demek için.
Yazdım.
Çocukluğumdan beri ağustos böceğini tuttuğum için, hikâyede verilen mesajın hatalı olduğunu çağlamak için, insanların stok yapmaya ihtiyaç duymadığı, sevdiği işi yaptığı bir memleket hasreti için;
Gençlerin gelecek kaygısı olmadan, gönlünce saz / keman çalabilmesi için, sanata ve gücüne inandığım için..
Motorlar maviye salınsın için, Kaz Dağları yeşil, Salda Gölü berrak kalsın için yazdım.
Hasılı, nefes almak için yazdım.
Pazar geceleri yazardım, artık çarşamba geceleri de varım.
İki ay sonra tam tamına iki senesi dolacak..
İki sene önce ‘Yaz.’ diyen çok değerli ağabeyim Talat Atilla’ya, bu yolcukta tek kelimeme dokunmayan, gecenin bi’ yarısı yazımı yayına alan, nazımı çeken başta Emre Sarı olmak üzere kıymetli Türktime ekibine;
Haftada iki kez yazmamı talep ederek beni onurlandıran yönetimine;
Okuma zahmetinde bulunan çok değerli okurlarıma sonsuz teşekkür ederim.
Ve dökülenlerime iltifat ederek omuzlarımdaki sorumluluğu katlayan, bu işte alabileceğim en büyük ödülü en başta veren; kardeşi olmaktan onur duyduğum, bendeki değeri tarifsiz Uğur Dündar ağabeyime..