Her ülkenin sorunları vardır. Türkiye’nin de sorunları var. Bazıları derin sorunlar. Örneğin, Kürt meselesi veya bölünme sorunu, dış politika, AB, Kıbrıs, Ermeni sorunu, terör sorunu, işsizlik sorunu, eğitim, adalet vs. Bunlar sorunlarımızın bir kaçı… Ben bu gün farklı bir sorunu gündeme getirmek istiyorum. Bu belki bazılarına garip gelecek, kabullenmek istemeyecekler ama tespitimin doğruluğu konusunda iddialı ve ısrarcıyım. Bu sorunun adı Recep Tayyip Erdoğan.
Peki neden sorun? Bir başbakan sorun olur mu? Olur. Zaman zaman bazı ülkelerde benzeri şekilde yöneticiler bizatihi sorun olurlar. Tayyip Bey de 10 yılın ardından artık ülkesi için sorun haline gelmiştir. Biz benzer bir durumu rahmetli Ecevit’in son dönemlerinde yaşamıştık. Yaşlılığı, yaşlılığının ortaya çıkardığı sağlık sorunları ülkenin sorunu haline gelmişti. Bu gün de yine bir Başbakan’ın şahsi sorunları, aşırı ihtirasları, enaniyeti ülke sorunu haline gelmiş durumdadır.
Aslında sadece Türkiye için değil bir çok İslam ülkesi için de Recep Tayyip Erdoğan sorundur. Hatta İslamın geleceği için dahi sorunudur.
Sondan başlayarak nasıl olduğunu açıklayayım. İslam, bilime ve akla yeterince yer vermeyip, şark zihniyetini öne çıkardığından beri gerilemiş ve sonunda 1900’lerin başında Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi ile birlikte kesin bir yenilgi almıştır. Bu yenilginin sebepleri ortadan kalkmadan yani İslam Dünyası aklı, bilimi ön plana almadan yapacağı her türlü başkaldırı, kitleyi heyecanlandıran girişim, “Cihat” sonuçsuz kalacaktır, kalmıştır. Doğrusu bilimsel düşünce doğrultusunda yeni bir teknoloji ve uygarlık yaratmak, çağdaş uygarlığı yakalamak ve geçmektir. Bu tabi ki zaman ve sabır isteyen bir yöntemdir ama doğru olan yöntemdir. Aksi halde İslam Dünyası her kalkışmasında yani “Cihat”ında bölünmeye ve yenilmeye mahkumdur. Zaten şimdiye kadar da böyle olmuş, örneğin son 10 yılda İslam Dünyasında 2 milyona yakın Müslüman öldürülmüş ve bölünme artmıştır. Recep Tayyip Erdoğan bu bölünme ve yenilginin mimarlarındandır. Daha önce 1 Mart Teskeresinde Irak’a müdahaleyi savunan Erdoğan, sonra “Yanılmışım, Teskere’nin çıkmaması daha doğru oldu” diyebilmiş ama bugün de Suriye’ye müdahaleyi savunanların başında gelmiştir. Tayyip Beyin tutumu İslam Dünyasında bölünmeyi artırmış, sıkıntı yaratmıştır. İslam Dünyasının Erdoğan gibi liderlerle ayağa kalkma şansı yoktur. Bazen diklenme söz konusu olur ama dik durma asla mümkün değildir. Tayyip Bey, Türkiye’yi de Ortadoğu bataklığının içine sonuna kadar sokmuştur.
Erdoğan, ülke yönetiminde de demokrasi anlayışı, ihtirasları, yaptıkları ve söylemleri ile sorun haline gelmiştir. Demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesini eleştirebilmiş, sandıktan çıkan bir iktidarın toplumun geçmişi, geleceği ve bugünü ile ilgili her türlü kararı verebileceği vehmine kapılmıştır. İstanbul Büyüşehir Belediye Başkanı da fiilen Tayyip Beydir, Tunceli valiside… Bakanlar, valiler devletin değil onun bakanı ve valisidir, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi sorun çıkaran kuruluşlardır. Toplumun yarısını evlerinde zor tutmaktadır. Bir dostunun hamile gelini, üstleri çıplak deri pantolonlu muhalifler tarafından tartaklanmıştır. Camiye giren göstericiler her türlü melaneti yapmıştır, vs. Bürokrasi, Yargı, Üniversiteler, Milletvekilleri, Belediye Başkanları Tayyip Beyin getirdiği, ekmek verdiği zevattan oluşmaktadır. Doktorlar “zalim”, diplomatlar “monşer”, çiftçiler “ulan”dır. Medya onun kontrolündedir. Zaten bazı büyük şirketlerin ve medyanın önemli bir kısmının gerçek patronu olduğu herkesin bildiği bir sırdır.
Tayyip Bey son olarak Başkan olma, başkanlık sistemi getirme ihtirası ile Anayasa görüşmelerini tıkamış durumdadır.
Ben az bile yazdım, siz ilavelerde bulunun. İnsan zamanla unutuyor…
Not: Gresaham Yasası bu haftada bu köşede devam etti.