İçinden geçtiğimiz yüzyılın insanlığı; tüm ideolojilerin birbirine karıştığı, siyasi görüşlerin akışkanlığının arttığı, terörün sıradan bir vaka olarak gösterilmeye çalışıldığı ağır bir travma ile yüz yüze.
İnsanlığa adeta, “Silahın yoksa hakkın da yok!” teorisi dayatılıyor.
İsrail’in din milliyetçiliği de, PKK’nın ırkçı milliyetçiliği de bu teze şahittir.
Yani, Dünya’nın kafası fena halde karışık.
Örneğin; sol düşüncenin, insanlığın ortak damarlarından birisi iken, insanlığın ortak vicdanını sürekli ıskalaması, acaba Türkiye’ye özel bir durum mu?
Türk solu için faşizme karşı çıkmak varlık nedenleri iken, her sıkıştıklarında faşizme el vermelerini hangi mantığa dayandırıyorlar, bunu asla öğrenemeyeceğiz.
Türk solu, bir çeşit bonzai gibi.
Sentetik ve uyuşkan.
Sürekli bir mirasyedi halleri var.
Yüzyıldır, ne bir Nazım Hikmet, ne de bir Che Guevera çıkaramamaları bu yüzden.
Oysa, eşitlik ve adalet gibi insanlık vicdanına hitap edecek güçlü bir manifestoya sahipken, halk nazarında bu kadar güçsüz olmak, ancak Türk solunun marifeti olabilirdi.
Oldu da!
Sol, direnmek değil miydi?
Oysa günümüzün Türk solu; taklit, araziye uyma ve geriye çekilmekten dolayı, adeta mevzisini, pusulasını kaybeden, palaskası düşmüş sarhoş bir asker gibi…
Mıymıntılık ve taklitçilik hastalığına düştüklerinin farkında bile değiller.
İktidar, muhafazakar bir aday mı gösterdi!
Apar topar muhafazakar aday çıkarıyorlar!
İktidar, dini bir söylemde mi bulundu!
Paldır küldür, ayet hadislerle geliyorlar!
Yüzyıldır takiye ile suçladıkları bir misyona karşı, takiyenin kralını, gözbebeklerine yerleşmiş eğreti bir sırıtma ile yaparken gerçekten çok komik görünüyorlar.
Final sorusu;
Sizin bir kimliğiniz yok mu Türk solu?
Söğütte büyük buluşma
Irak ve Suriye’deki Türkmenlere destek vermek için Türkiye’deki Yörük ve Türkmenlere ait 50 civarındaki STK temsilcileri, Söğüt’teki Ertuğrul Gazi Türbesi’nde bir araya geldiler. Konuyla ilgili görüştüğüm,Türkiye’nin ilk Yörük ve Türkmen beylerinden Dr. Mahmut Koçak, “Irak ve Suriye Türkmenlerine sahip çıkmak bizim onurumuzdur. Oldu bittilere kayıtsız kalmayacağız. Türkmenlerin beka davası, Kürtlerin ve Arapların da beka davasıdır.“ dedi.
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...