Hayatınızda hiç firma yönettiniz mi? Eğer işletmeniz faaliyeti dolayısı ile zarar etse dahi siz bir yerlerden para bulup işçi ücretlerini ödüyor, reklamınızı iyi yapıyor ve işletmenizi çeviriyor iseniz kimse bir süre sizin zararlı olduğunuzu anlamaz. Herkes sizi takdir dahi edebilir. Cironuz artmış görünür, firmanızdaki demirbaşları, otomobilleri yenileyebilirsiniz ve ortak ve de çalışanlarınızı memnun edebilirsiniz. Ancak borçlarınız çok artar ve yeni borç alamaz duruma düşer ve görüntüyü dahi kurtaramazsanız herkes sizi beceriksizlikle suçlar ve eleştirir. Hesapsız borçlanmak çok tehlikelidir. İşletmenizi dahi kaybedebilirsiniz…
Bu durum ailenizin geçimini sağlamanız konusunda da geçerlidir. Bir şekilde para bulup çoluk-çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılıyorsanız takdir edilirsiniz, sevilir-sayılırsınız. Kimse size nereden para buluyorsun diye sormaz ama onların alıştıkları ihtiyaçlarını karşılamamaya başlarsanız kötü olursunuz… Hesapsız borçlanmak çok tehlikelidir. Ailenizi dahi kaybedebilirsiniz…
Ülkelerin borçlanması muhakkak ki şirket ve şahıslardan farklıdır. Ülkeler iki şekilde borçlanırlar. İlki devletin borçlanması, ikincisi ise vatandaşların ve özel kuruluşların borçlanmasıdır. Borçlanma, maliyetinden fazla getiri sağlamıyor ise çok tehlikelidir, hangi türden olursa olsun…
Bunları benzetmek gibi olmasın ama Türkiye’nin ekonomik durumunu açıklamak için yazdım. Biz, 2002’ye kadar devleti borçlandırmayı tercih eden bir anlayışta iken, son 10 yıldır vatandaş ve özel sektörünü de borçlandıran bir politika izlemeye başladık. İşin başında bu durum fark edilmedi ama şimdilerde durum net olarak görülmeye başlandı; Hazine borçlanması GSMH oranı olarak azalmış ama ülkenin genel borçluluk oranı ise artmış. Hatta 2002’den dahi yüksek bir orana ulaşmış…
Türkiye’de hanehalkı borçlarının varlıklara oranı son 10 yılda yüzde 4.3’ten yüzde 40.5’e yükselmiş. Tüketici kredileri ise son 9 yıllık dönemde 28 kat artış göstermiş.
2002 Aralık ayında dış borçlarımız 129.546 milyon dolar iken 2011 Aralık ayında 306.551 milyon dolar olmuş. İç borçlar ise yine aynı tarihler esas alındığında 122.157 milyon TL’den 368.778 milyon TL’ye çıkmış.
Dış borçların kamu (MB dahil) ve özel dağılımı ise şöyle; 2002’de kamu borcu 86.536 milyon dolar, özel ise 43.056 milyon dolar iken 2011’de kamu 103.798 milyon dolar, özel ise 202.754 milyon dolar.
2002’de Cumhuriyet Hükümetlerinin borç yükü (Kamu borç yükü) dolar olarak 242.665 milyon iken, AKP iktidarı 2011 sonuna kadar 275.623 milyon dolar borç yapmış ve toplam borç 2011 sonunda 518.288 milyon dolara yükselmiş. Bu borç şimdi 550 milyar doları geçmiş durumda…
Evet, iktidarı bu rakamlarla eleştiriyorum ama bir konuya da dikkat çekmek istiyorum; Türkiye borçlanmasına maalesef hızla devam ediyor. Eskiden yalnız devlet borçlanırdı şimdi ise kamu ve özel birlikte borçlanıyorlar ve bu borçlanma tehlikeli bir seyir izliyor. Ben şahsen samimi olarak itiraf edeyim ki bu durumdan rahatsızım. Vatandaş bu durumu fark etmez, normaldir ama düşünen insanların bu konuda analizler yapması ve tehlikeyi görünür kılması gerekiyor.
Hiçbir ülke, firma veya birey sürekli borçlanarak, özellikle de üretmeden borçlanarak hayatını devam ettiremez. Allah korusun! Yunanistan’ın durumuna düşmememiz lazım, onlar ki Batının kadim şımarık çocukları oldukları halde ne duruma düştüler!
2011 verilerine göre GSMH sıralamasında 17’incilikten 18’inciliğe düşmüşüz. Çok dikkatli olmamız lazım…