“tüm yorumcu arkadaşları boykota çağırıyorum. aynı zamanda birer vekil olan ve kıyak maaşlarını cebe indirirken sesleri çıkmayan çıray ve kuşoğlu'nun köşelerini artık okumayalım, yazılarına yorum yapmayalım. ta ki bu günahlarını affettirecek tatmin edici bir duruş sergileyene kadar.”
“lafa gelince mangalda kül bırakmıyorsunuz ama milyarları cebe indirirken iktidar muhalefet farkı kalmıyor, bi anda kanka oluyorsunuz. tek derdiniz cebiniz. vicdanınız sızlamıyor mu? burada particilik yapıp millete gaz verirken hepiniz birleşip bütçeden cebinize hortum bağlıyorsunuz. yazıklar olsun. turktime'ın analizinde de dediği gibi hakkımı helal etmiyorum size. inşallah gözünüze dizinize durur kıyak paralarınız”
Peki değerli yorumcu bu yazarları asmadan, kendinize göre bu büyük suçla suçlamadan, bu beddua ve protesto çağrılarını yapmadan önce hiç araştırdınız mı, sordunuz mu gerçek durum ne imiş?
Ermeni sorunu için de aynısını yapıyoruz. Konuyla ilgili hiçbir stratejimiz yok, birileri sorunu parlamentolarına getirince o saatten sonra iki günlük duygusal tepki veriyor sonra unutuyoruz. Kitaplar basmak, bu konuya para ayırıp önceden lobicilik yapmak, kamuoyu oluşturmak yok. Resmi kararlar ne olursa olsun dünya kamuoyu nezdinde “soykırımcı” olduk. Çünkü kafa kolaycı, toptancı ve peşin fikirli…
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. Ekim ayından beri gece-gündüz milletvekili ve komisyon üyesi olmanın hakkını vermeye çalışıyorum. Hakikaten sorumluluğumun farkında olduğumu sanıyorum. Devamsızlığım hastalanmama rağmen asla olmadı, asla “Bu günde yarım gün kaytarayım” demedim. Muhalefet milletvekili olarak zaten kanun çıkarma hakkımız yok ama Sayın Çıray’da ben de iktidardan gelen tasarı ve teklifleri bari iyi bir süzgeçten geçirip görevimizi yapalım istiyoruz.
Şu suçlandığımız konuda şöyle; Meclis Çarşamba günü nihayet bütçeyi bitirdi ama Hükümet daha bir hafta önce Plan ve Bütçe Komisyonuna getirdiği ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği emekli sandığından ayrılanlara tazminat ödenmesi ile ilgili bir düzenlemeyi ve ilaca katkı payı gibi konuları içeren düzenlemeleri içeren 18 maddelik bir kanun tasarısını Perşembe günü Genel Kurul gündemine getirdi. Hem Komisyonda hem de Genel Kurul’da yanlışları anlatmaya çalıştım. Bir çok milletvekili Perşembe toplantısına gelmediği halde görevimi ihmal etmedim. Hatta Genel Kurul konuşmam akşam 18.00 civarında bittiği halde ayrılmadım. Gece 23.30 sıralarında sürpriz bir şekilde bu emekli maaş artışı konusu gündeme getirildi. Önergeler dağıtılmadı dahi sadece okunup geçildi. Ne olduğunu dahi zar-zor anladık. Ben ve diğer partili arkadaşlarım katılmamasına rağmen iktidar Plan ve Bütçe Komisyonu’nu toplayıp “salt çoğunluğumuz” vardır diyerek milletvekili emekliliği ile ilgili yasayı geçirdi. Ben yine muhalefet ederek hem işari oylamada, hem de açık oylamada red oyu kullandım. İktidarın 216, muhalefetin 1 oy desteği ile 217 kabulle konu yasalaştı.
Kendimden bahsetmek beni sıkıyor ama sonuçta inandığım şekilde görevimi yapmaya çalışıyorum. Milletvekili emekliliği ile ilgili olarak ta desteğim değil tam tersine muhalefetim oldu. Şimdi bir yorumcumun beni protestosunu anlamıyorum. 5 ay önce üçüncü kez hem de yüzde 50 oy ile iktidar olan partinin oyları ile çıkan bir yasaya ben muhalefet ediyorum ve yine ben suçlanıyorum. İktidara yani bu yasaya oy verenlere ise laf eden yok…
Neden?
Allah beni, kalbimi ve amelimi biliyor önemli olan odur, ama bazı kulları da zalim ve düşüncesiz olmasa daha iyi olmaz mı?
Erzurumlu iki yaşıt hem iyi arkadaşlar hem de çok çekişirlermiş. Ömürlerinin sonlarına doğru birbirlerine küsmüşler. Biri ölüm döşeğindeyken diğerini zar-zor razı edip helalleşmek üzere yanına götürmüşler. “Belki seni görünce iyleşir” demişler. Yataktakine sormuşlar, “Bak kim geldi, tanıdın mı?” Yataktaki Erzurumlu artık hinliğinden mi yoksa cinliğinden mi bilinmez, “He, tanıdım, Ermeni çilisesinin zangoçudur” demiş. Bunun üzerine bozulan ayaktaki Erzurumlu, “Sen bu akılla zor iyleşirsen” demiş.
Evet, “Biz bu akılla zor iyileşiriz!”
|