Bu devlete baş kaldıracağım!
Şemdinli’de BDP’li Milletvekilleriyle bir grup PKK’lının sarmaş dolaş olduğu rezil görüntüler, cihan devleti Osmanlı’nın mirasçısı Türkiye’ye yapılan en son ve en açık ihanettir.
Alçalmanın bu kadar açık vücut bulduğu, pervasızlığın kan dondurduğu bu başkaldırıya Türkiye Cumhuriyeti’nin söyleyecek bir sözü, yürekleri soğutan bir yanıtı yoksa, bu devlete başkaldıracağım.
Tanımayacağım bu devleti.
Suçüstü halinde dokunulmazlıklar kaldırılmıyorsa, ne zaman kaldırılıyor?
Ne demektir bu şimdi?
Milletin vekilleriyle, teröristler sarmaş dolaş kameralar önünde poz ve mesaj verecekler. Türkiye’yi yönetenler de eften püften açıklamalar, öylesine soruşturmalarla geçiştirecek, öyle mi?
Asla kabul etmiyorum.
Bu başkaldırımın bedeli nereden gelecekse gelsin, umurumda bile değil, ödemeye hazırım ama bu görüntüyü asla sindirmem...
Ruhum, inancım, kalbim, insanlığım bu kadarını kaldırmıyor.
Bu görüntülerin Habur’la kıyaslanması bile skandalı küçültmektir.
Habur’da teröristleri halk, Şemdinli’de TBMM’nin vekilleri ağırladı. Hem de sarmaş dolaş.
Ben böyle bir kepazelik görmedim.
Bu fotoğraf güvenlik kuvvetlerinin moralini sıfırlarken, PKK unsurlarına paha biçilemez bir moral vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunun üzerinde bu kadar rahat tepinmeye nasıl izin verilebilir?
Devletin namusu sorgulanmaya başlanırsa, asıl felaket ondan sonra başlar.
PKK en büyük zararı haklarını savunduğunu iddia ettiği Kürtlere verirken, Kürt vatandaşlarımızın bu derin sessizliği beni çok üzüyor.
Devletin tüm zinde unsurlarında ve ticaretin en yüksek boyutunda Kürt kardeşlerimiz var.
Olmalı da.
Hepimizin bir şekilde Kürt hısmı, akrabası, arkadaşı dostları var. Olmaya da devam edecek.
Kürtleri ikinci sınıf görmek yanlışlığını geçmişte yapanlar olabilir ama bugün kendilerine tahsis edilmiş TV kanalları bile var.
Cumhuriyetin en büyük yatırımı GAP, Kürt kardeşlerimizin emrinde.
Bu satırların yazarının nüfusa kayıtlı olduğu Yozgat’ın önemli bir bölümü Hakkari’den bile daha geride. Başkentin bazı ilçeleri, Şemdinli’den daha beter.
Geldiğimiz nokta itibariyle PKK’nın istediği hak değil, imtiyazdır.
Hakkari’de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e taş ve sopayla saldıran eşkıyayı bırakıp, Şahin’e yüklenecek kadar ahlak yoksunu yazarların varlığı kanınıza dokunmuyor mu? (varsa?)
Önceki yazımda, “Başbakan Erdoğan terör konusunda niye yalnız bırakılıyor?” diye sormuştum.
Hakaret ve tehditten başımı kaldıramadım.
Hepsini misliyle dibine kadar iade ediyorum.
Şunu anladım ki; bu milletin bir bölümünün vatan umurunda bile değil.
Umurunda olduğu zamanda iş işten geçmiş olacak.
Terör konusunda net destek verdiğim Başbakan Erdoğan’a da bir çift sözüm olacak.
Sayın Başbakanım; Darbeye her kim gizli açık destek verdiyse, hatta lojistik bile destek verdiyse, sıfatları her ne olursa olsun onlar bu milletin düşmanıdır.
Onlardan mutlaka hesap sorulmalıdır.
Ancak; suçunun ne olduğunu bilmeyen bazı devlet görevlilerinin içeride, suçu kameralarla sabit olan devlet düşmanlarının dışarıda kalmasını anlayamıyorum…
Siz, anlayabiliyorsanız lütfedip bana da anlatabilir misiniz?
Toplumsal fenomenimiz
Prof Dr. Nihat Hatipoğlu din adamı sıfatını da aşarak toplumsal bir fenomen, sosyolojik bir vaka haline geldi.
O artık konuşmacı olduğu toplantılarda yer bulunamayan, sokakta yürümekte zorlanan bir süper star... Uzmanlık alanım olmadığı için dini konularda en iyisi Hatipoğlu mudur bilmiyorum ama en samimisinin o olduğuna şüphem yok. İçten, damardan ve doğal haliyle kendisini dinleyenleri beyninden girip, kalbinden çıkarak etkilemeyi iyi biliyor.
Toplumu bu denli kuşatan Nihat Hatipoğlu ayarındaki şahsiyetlerin toplumsal birlikteliğimiz konusunda da toplantılar yapmasını öneririm.
Diyarbakırlı Nihat Hatipoğlu’nun şahsında bir kez daha görüldü ki, bu toplum birisine değer verirken, nereli olduğu, kökeni ya da mezhebini değil, iyi insan olmasını ölçü alıyor.
Ankara’da mahkemeler de var!
Yaklaşık bir yıl önce yine bu köşede “Ankara’da Dayısı Var” başlığı ile ilginç bir görevden almadan bahsetmiştim. İddiaya göre Kazan Devlet Hastanesi Başhekimi Gökhan Taş hastanede bir personelle yaşadığı sorunun personel tarafından siyasi kanala dökülmesi üzerine AK PARTİ’li Belediye Başkanı Lokman Ertürk’ün olaya müdahil olması ile görevinden alınmış ve Demetevler Onkoloji Hastanesi’ne doktor olarak sürgün edilmişti. Aradan bir yıl geçti. Gökhan Taş bu karara karşı açtığı davayı kazandı ve görevine geri dönecek. Mahkeme kararının en ilginç noktası ise; cezalandırılan doktorun tamamen suçsuz bulunurken cezalandıran belediye başkanına sert eleştiriler içermesi. Hastaneleri belediye başkanları yönetmiyor neyse ki. Ve neyse ki hala hukuk var.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…