Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Bu hafta yazı yazmakta hayli zorlandım. Yazı konusu bulmakta değil, yazı yazmakta… Bazen kimsenin sizi anlamadığı hissine kapılıyorsunuz. Gerçekleri ifade etmek başka nasıl olur, ne yapmalıyım diye kendi kendinize soruyorsunuz…
Neden bu noktadayım?
Ekonomik krizin olumsuz etkileri, medya tarafından kamuoyundan gizlenmeye çalışılsa da her geçen gün artıyor. İntiharlar, işsiz kalanlar, iflaslar, umudu tükenenler sadece fısıltı gazetelerinde konu edilebiliyor. Geçenlerde bir çiftçi traktörü ile hayat pahalılığını, tarım politikasını, krizi protesto etmek için TBMM önünde bir çok aracı ezdi, hasar verdi, polis “İsrail’i protesto etmek istiyordum” ifadesini tutanağa geçti veaçıkladı. Halbuki İsrail büyükelçiliği TBMM’den çok ilerde bir yerde. İntiharlar, iflas ve konkordatolar ise inanılmaz rakamlara yükselmiş, adam neyi, nerede protesto edeceğini bilmez mi?
Günlük, saatlik yaşanıyor bu tür olaylar ve anında söndürülüyor. Medya işleyemiyor. Aradan bir hafta, 10 gün geçtikten sonra zaten bunların farkında olanların hızla okuduğu bir köşe yazısında işlemenin anlamı kalıyor mu? Halbuki ekonomik krizin ne kadar ciddi olduğunu, yapısal sebeplere dayandığını, belki de Cumhuriyet tarihinin en derin krizi olabileceğini ve eğer, çözümü için alınacak önlemlerin 31 Mart Seçimleri sonrasına bırakılması durumunda maliyetinin altından kalkılamaz boyutlara yükselebileceğini anlatabilmemiz lazım.
Bu hassasiyeti anlatabiliyor muyum?
Anlamak isteyen kaç kişi?
Anlaması mümkün olmayan kaç kişi?
Rahip Brunson meselesinde gösterdiği devlet aklından uzak, şahsi tavır nedeniyle Erdoğan’ın geçen hafta yazdığım gibi istifa etmesi lazım.
Anlatabiliyor muyum?
Anlamak isteyen kaç kişi?
Anlaması mümkün olan kaç kişi?
İstanbul Suudi Konsolosluğunda öldürülen Kaşıkçı meselesi. Adam önce New York, sonra Londra’ya, en son da İstanbul’a gönderilmiş. Bilinçli, planlı bir şekilde bizim ülkemizde öldürülmüş. Türkiye neden seçilmiş bilemiyoruz. Araştırılması şart.
Ancak, Kaşıkçı’nın cesedi büyük ihtimalle Konsolosluktan çıkarılmış ve haberimiz yok, Konsolos elini kolunu sallayarak çıkmış ülkesine gitmiş, katiller de öyle. Biz ne yapıyoruz? Medyada Suudi yönetimini sürekli eleştiriyoruz ama gereğini yerine getirip kırmızı bülten çıkarmıyoruz. Devletler katil olamaz, Suudilere ‘Benim ülkemde cinayet işleyemezsin, sen devlet değilsin. Devlet olmanın ya gereğini yap suçluları bul ve cezalandır ya da ülkemden çık’ diyemiyoruz. Diğer ülkeler mesele yapmasa bize ne diye kapatacaktık neredeyse.
Pazar günü Erdoğan Salı günkü grup konuşmasında Kaşıkçı meselesiyle ilgili bazı önemli hususları açıklayacağını söyledi. Bir devletler arası sorun ve Cumhurbaşkanı partisinin grup toplantısında tüm dünyanın merak ettiği konuda açıklamalar yapacak… Yani yine bir devlet meselesini iç siyasete alet edip, şahsileştirecek…
Şimdi ben bu detayları anlatabiliyor muyum?
Anlamak isteyen kaç kişi?
Anlaması mümkün olan kaç kişi?
Erdoğan, iç siyaset için, menfaat için hukuku katletmekten çekinmeyeceğini ve İş Bankası hisselerine el koyacağını, hedefinde Şişe ve Cam Fabrikalarının da olduğunu açıkladı. Bu durum iç ve dış yatırımcılar açısından tam bir korku yaratacak, sermayeyi kaçıran kötü bir örnek oluşturacak. Önümüzdeki yazılarda bu konuyu da anlatmaya çalışacağım. Anlayanlara tabi…
Devlet adamlığı, bir ülke yönetimin başında veya etkili noktalarında bulunan kişiler için çok önemli bir meziyettir. Ben hep yazdım; Erdoğan çok iyi bir siyaset adamı ama kötü bir devlet adamıdır. Devlet adamlığı kalibresinin düşüklüğünü, devlet aklı ve hafızası ile hareket etmediğini, Kıbrıs meselesinden Suriye, Mavi Marmara’dan Barzani meselesine kadar birçok konuda göstermiştir. Tüm uluslararası sorunları şahsileştirip iç siyasette kullanmıştır. Ve uluslararası konularda daima başarısız olmuştur. Yıllar önce BOP’un eş başkanı olduğunu söylerken bile eminim ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyordu.
Peki, ülkelerin geldiği olumsuz noktalar sadece devlet adamı olmayan siyasetçilerin suçu mudur?
Onlara ‘Yapma, dur, hatalısın’ demeyen aydınların, akademisyenlerin, yazar-çizerlerin, meslek örgütlerinin, din adamlarının, medyanın, bürokrasinin hiç suçu yok mudur?
Baştan dediğim gibi bu hafta yazı yazarken zorlandım.
Avare kasnak gibi hissettim kendimi, isyan ettim…
Bazen böyle olur insan ruhu…
Ancak “Dünyasına isyan etmeyen ruh, Allah’a teslim olmamıştır” demiş ya Nurettin Topçu…
Allah’a şükür ki isyan eden ruhlarımız da çok…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 22522 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|