Kimin olsa toparlanan bir ev; tayinci bir memurun, diplomasını almış öğrencinin, yurduna dönen gurbetçinin, ya da bir ölünün..
Hatta daha iyisine taşınan bir eşin dostun bile olsa, hüzün çağrıştırır. O açık kapı eşiğinden girince içeri, kösele tabanların sesi parkenin tozuyla oynaşır..
Karşı salonda boş duvarları, perdesiz camları, çarşafa sarınmış koltukları, üzerine istiflenmiş üst üste kolileri görünce melankolik bir yay kemanın telleriyle ağlaşır.
Hangi renk olursa olsun boz olur boşaltılan evin duvarları. Omuzları çekilidir pencerelerin. Hiçbir eşya eskisi gibi ses vermez, kırılmış gibidir; ağlamaklı gıcırdar kapının menteşesi, çekmecenin kapanışı, sehpanın ayaklarını parkeye sürtmesi, çırpılan nevresimin havaya çarpışı..
Dik durmak isteyen ama acıyan yanını saklamaktan aciz gibidir hepsi.
Ve mevsim ne olursa olsun hep soğuktur taşınılan ev. Bahar deli gibi kaçar toplanmış kolilerden.
Sokaktan içeri sarkan seslerin rengi değişmiştir; bulanık, cızırtılı, vahamet grisi.. Seyyarın o çıtır sesi bile kekremsi gelir. Değişir sokak, değişir ses, evin ruhu değişir.
İnce parçalar kırılmasın diye sarılırken üç beş sene evvelki gazete geçer ele, tarihine bakılır. Ve hayret edip 'Nalıncı keseri gibi hep kendine yontmuş kör olası zaman’ denir. Nezle olmaya ne hacet, o iş görülürken akmayan burun çekilir, kolun paçasına silinir.
Dedik ya, mevsim ne olursa olsun taşınılan ev hep güz gibidir.
Bazı izlerin edebiyatına da lüzum yoktur; misal o aile fotoğrafının olduğu çerçeve kaldırılınca duvardan, daha oynaşmaya ne hacet, oracıkta bıraktığı iz zaten şiirdir.
Ağır eşyaların altından çıkıp da süpürgeliğe yaslanmış tedavülsüz bozuk para mesela, bir Neşet Ertaş bozlağıdır o; ne lüzum yazmaya?
Mutfakta da hâl öylecedir. Sadece orta rafındaki fincan takımını, üç beş parçacığı paket etsen bozulmuş bağa döner mutfak. Değişir tezgâh, değişir kap kacak..
Bir de ses var. Dudaklardan dökülen ilk kelime, cümle bitimine bütün duvarların hakkını verip üç beş sefer tekrar tekrar gelir. İlkin belli etmeden yaşanır bu şaşkınlık. Gel gör ki daha ilk seferde kalbin tam ortasına bir nakış gibi işlenmiştir.
Alışılmış gibi yapılsa da dış kapı bir daha girmemek üzere kapanana kadar uğuldayan o sese alışılmayacak.. Çıktıktan sonra da o uğultu kulak çeperlerini kolay bırakmayacak.. Değişir adım, değişir çeperlerde yankılar..
Meskûn mahalde duyulması istenilmeyen yutkunma, gözde nemlenme, kalpte karmaşık tepinme tarihi belirsiz bir zamanın zulasına saklanır. Geç oldu, karanlığa kalmamalı, nakliyeci şimdi huysuzlanır..
Bir ev, böylece acıya bal diye diye boşaltılır..
Bir seneden az fazla oldu buraya dökeli bunları.
Şimdi baktım, tamı tamına bir buçuk sene.. 'Nalıncı keseri gibi hep kendine yontmuş kör olası zaman.’
Bir mahalleden / semtten diğerine taşınmak yorucudur. Zordur ev değiştirmek.. Bir eve bırakıp mazini yeni bi’ yerde yeşermek. Kiradan çıkıp mülküne taşınsan bile zordur.
Ya ülke değiştirmek ?
Memleketini terk etmek ne demek ?
Öyle yüksek lisans için, tarihi yerleri gezip görmek için, ticari işler için ya da kafa dinlemek için değil.
Daha yirmi yaşında çaresizlikten, yoksulluktan, umutsuzluktan memleketini terk etmeyi düşünmek..
Ne demek ?
Yeditepe Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği en kapsamlı Gençlik Araştırması sonuçlarına göre;
18-29 yaş grubu arası gençlerin yüzde 76'sı daha iyi bir gelecek için yurt dışında yaşamak istiyor. Her iki gençten biri mutlu olmadığını ifade ediyor, yüzde 77'si torpilin yetenekten daha etkili olduğuna inanıyor.
Gençliğin yüzde 76'sı imkânı olsa bugün ülkesini, ailesini, arkadaşlarını, alışkanlıklarını terk edecek, arkasına bile bakmadan çekip gidecek.
Oy deposu Z kuşağının gönlünü almak için asıl sorunlarını bırakıp, türlü mecralarda sevimlilik yapan politikacılar..
O gençliğin hayallerini, umutlarını, sorularını çaldınız / çaldırdınız.
Bu eser sizin.
Şu çağında laboratuvarda aşı üretecek, uzaya gözünü dikecek, Avrupa turuna çıkacak, sahilde gitar çalıp şarkılar söyleyecek gençliği;
Sedat Peker videolarına mahkûm bırakan..
Yurdunu terk etmeyi göze aldıran, çaresiz bırakan, hayalsiz bırakan, umutsuz bırakan politikacılar. Bu eser sizin.
Hepinizin.