Bu hafta kayda değer olayların hemen hepsi ya seçimle ilgiliydi, yada seçimle ilgilendirildi. Kamu bürokrasisi ve oda yönetimlerinden ayrılanlar, Odatv’nin tutuklanmayan, adeta şartlı salıverilen muhabirinin maceraları, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporu ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Aile İmamı” yada Din Hizmetleri Gelişim Projesi haftanın önemli olayları veya konularıydı. Ancak tüm bunlar artık siyasiler ve medya tarafından tamamen siyasi bir gözlükle değerlendirilme döneminde. Peki e-dergah’ta aynı bakışı taşıyacak, aynı oyuna gelecek mi?
Hep yazdığım sizin de onayladığınız gibi bilgi çağında ama bilgi kirliliğinin zirvede olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Şimdiki gibi seçim dönemleri ise bilgi kirliğinde zirveleri çoğaltıyor. E-Dergah’ın bunu çok iyi bildiğini düşünüyorum ama gördüğüm kadarı ile siyasetin tutkulu heyecanı bu bilgiyi zaman zaman unutturuyor. Ben son yazımda özellikle medya vasıtası ile ahlaki değerlerini ve normalitesini yitiren bir toplum olmamızdan şikayet etmiştim, bazı yorumcular ise konuyu iç siyasetin söylemleri ile yorumlamışlar. Tabi siyaset yapmak herkesin hakkıdır. Yorumlar, bilinçli olarak siyaset yapmak için ise amenna, fakat medyadan etkilenerek siyasi yorum yapılıyor ise bu e-dergah’a yakışmaz. Unutmayın bu saatten sonra olaylar daima seçime yönelik yorumlanacak, objektif değerlendirmeler zaten pek yoktu ama olanda olmayacaktır. İklim Bayraktar olayı örneğin; ister bilinçli bir komplo olsun ister tesadüfen ortaya çıksın, hangi şekilde olursa olsun siyaset ve seçimler için kullanılır olmuştur. Biz e-dergah olarak aynı numarayı yani siyasi kandırmacayı bir birimize yapmayalım veya illa siyasi yorum yapacak isek daha kaliteli yorumlayalım.
Haksız mıyım?
Tabi aramıza partileri adına yorum yapıp siyaset oyunu oynayanlarda sızıyor, ne yapalım?
AP’nun Türkiye Raporu konusunda iktidar ve muhalefet her zamankinden fazla siyaset yapıp raporu küçümsediler ama eğer Avrupa hedefimiz varsa veya Avrupa hukuk çizgisini önemsiyorsak ciddiye almalıyız. Sonuçta bize dışarıdan bir eleştiri…
Ben Diyanet’in “Aile İmamlığı” olarak nitelenen imamların işyerlerini, evleri, vatandaşların her türlü sevinç ve üzüntülerini paylaşmasını öngören projesini tartışmaya değer buluyorum. Biraz filmlerdeki mahalle papazına özenilmiş gibi görünse de belki çok iyi yetişmiş din adamları ile faydalı olabilir gibi. Bu projenin küçük yerlerde zaten fiilen uygulandığını, asıl sorunun metropollerde olacağını düşünüyorum. Uygulamanın her şekilde zor olduğunu görüyorum, örneğin bizim “teyze”ye ve ailesine öyle her imamın kolay kolay etkili telkinde bulunabileceğini sanmıyorum. Çünkü, çok araştıran, çok okuyan, din ve dinselliğin farkında olan bir aileye bizim ortalama çizgideki din adamlarımız erişemezler. Onların sorunları veya sorularını henüz anlamayacak çok “din adamı” var. Kentlerdeki ortalama bilinç ve eğitim düzeyinin sorunlarını anlama seviyesine henüz din adamlarımız gelemediler. Bu projenin başarılı olması için din adamların özel eğitim de almaları şart. “Yarım doktor candan, yarım hoca imandan edermiş” gibi bir söz vardı, galiba doğru… Aile ile din adamlarını buluşturacağız derken doğal olarak olanı da bozmayalım! Önce daha bilgili, toplum sorunlarını anlayan ve tecrübeli din adamları yetiştirmemiz lazım…
Bu noktada hem siyaset hem de bir espri yapayım müsaadenizle; Kardeşim memlekette Başbakan, Meclis Başkanı, birçok bakan, bürokrasinin önemli bir bölümü zaten imam. Toplum işsizlikten, baskıdan, sıkıntıdan bunalmış vaziyette. Bir de bunları evlerimize mi sokacağız?