Bu hafta da tatil sonrası olmasına rağmen yoğun geçti. Yandaş medya pek yer vermemeye çalıştı ise de kediye kedi diyemediğimiz füze rampası konusu çok önemliydi. İsrail’i koruma amaçlı füze sistemine evet diyip 4 gün sonra “Biz katile katil deriz, hesabını sorarız” diyerek İsrail’e kafa tutmak ise ancak, halkın eğitim seviyesi ile açıklanabilir bir durumdu.
Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Başbakanı olarak Lübnan’da karşılanışı ve miting yapması çok güzel bir tabloydu. Demek ki Ortadoğu bize özlem duyuyor. Aklıma 1970’lerde Cevdet Sunay, Suudi Arabistan’a gittiğinde kendi krallarını şikayet eden şeyhler geliyor. Cumhurbaşkanımız Sunay’a hala kendilerini Türkiye’ye tabi sanan ve Kralları ile sorunları olan şeyhler şikayete gelmişler. Ne derece doğrudur bilmiyorum ama aidiyet gururumu okşayan bir hikaye olduğu için çok hoşuma gider. Tarih, kültür ve inançtan gelen müthiş bir potansiyelimiz var. İnşallah heba etmeyiz. İnşallah bu toplumlar İsrail’e hem katil deyip hem korumada en önde olduğumuzun farkına varmazlar. Çünkü, küreselleşme ve bölgedeki gelişmeler Türkiye yöneticilerini bölge ülkelerine karşı da sorumlu kılıyor. Artık, füze rampası hesabını sadece Türk seçmenine vermenin ötesinde tüm bölgeye vermek durumunda olan bir dönemdeyiz. Dolayısı ile katilden hesap sormada mahcup olmayız inşallah. Adamlar, (İsrail) hala Mavi Marmara için özür dahi dilemediler…
Bu hafta çok önemli bir gelişmede 3 generalin açığa alınmalarıydı. Konu tamamen hukuki olmakla beraber aslında siyasi. Eminim generallere kendini uzak hisseden ve öfkeli olan halk çoğunluğu için için memnundur. Yargı ve TSK’ya vurmak AKP’ye oy ve prestij kazandırdı, kazandırır. Son olayı da sonuçta iktidar bu gözle görecektir. TSK’nın da halka yakınlaşması şart ama korkarım “burunlarından kıl aldırmayan generalleri terbiye” etmek Türkiye’ye pahalıya mal olacak. Önümüzdeki günlerde yeni tutuklama dalgaları gelebilir. Sonrasını bilemiyorum.
Bu hafta daha önce birkaç kere yapılan bir hokus pokusla, milli gelir büyüklüğüne göre dünyada 16'ıncı sırada yer alan Türkiye, Bakanlar Kurulu'nun 2011 Yılı Programı'nda yer alan ''Fert Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH)''ya ilişkin bazı rakamlarda yaptığı düzeltme sonrası Endonezya'yı geçerek 15'inci sıraya yerleşti.
Şimdi ben buna ne diyeyim, nasıl yorumlayayım?
Yalan 3 dereceliymiş; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.
Bu istatistiklere inananlar ve inanmak isteyenler bizi de inandırsın, lütfen.
Bu rakam sonuçta bir tahmin ama karşıtlık doğuruyor ve makul tespitler yapılmasına mani oluyor.
Bu hafta “aydınlarımızı” meşgul eden konu, Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na onur konuğu olarak davet edilen Nobelli Trinidad asıllı İngiliz yazar V.S. Naipaul’dü. Bir kısım “aydınlarımız” İslama bakışı dolayısı ile “çağrılsın” bir kısmı “asla” dediler ve Naipaul gelmedi. Soruyorum; Peygamberimiz bu durumda ne yapardı, İslama tepki gösterenlere nasıl yaklaşmıştı?
Acaba farklı bir Müslüman ülke görme fırsatı vermeyi kaçırdık, İslama olan yanlış bakışını daha da derinleştirdik mi?
***
Okuyucu yorumlarını bu hafta yazamıyorum. Daha doğrusu yetiştiremiyorum. Maşallah rekor kırdık. Son 3 yazıya 220 civarında yorum yapılmış. İnternetin galiba en fazla yorum alan köşesiyiz. Hepinize kalbi teşekkürlerimi sunuyor ve kaleminize kuvvet diyorum. Haftaya yorumlara cevaplarımı yetiştireceğim inşallah. Anlayışınıza teşekkür ederim.
***
Bir yıldır hiç konuşmadığı karısından ayrılmak isteyen adama hakim sormuş,
“Neden karına bir yıldır tek bir söz bile söylemedin?”
“ Lafını kesmek istemedim, hakim bey”
Vallahi aynı şeyi “aydınlarımız” için de söyleyebilirim… İnanmıyorsanız televizyona çıktıklarında izleyin. Program yöneticisi dahi laflarını kesemiyor…
Sizce lafı kesilememekte depremciler mi yoksa ilahiyatçılar mı daha önde?