Geçenlerde öğrendim. Kars Belediyesi’nin bütçesi 30 milyon, Başbakan’ın “ucube” olarak nitelediği heykelin maliyeti ise 1 milyonun üzerinde imiş, karar tarihinde. Belediye halka sormadan, halkın fikrini almadan, hatta Ankara’dan gelen talimat doğrultusunda bütçesinin yüzde 3.5 kadarını bu “kültür ve sanat” faaliyetine ayırmış. Halbuki Kars altyapı olarak ve hizmet yönünden en berbat durumda olan illerimizdenmiş. Halkın önceliklerinin neler olduğu tespit edilmemiş. “Kültür ve sanat”a öncelik verilmiş, talimatla anıt yapılmış, yıllar sonra yolu oralara düşen Başbakan, Belediye Başkanı’nın başka partiye geçmesine de bozularak heykeli beğenmemiş ve “yıkın” talimatı vermiş. Yine halka sorulmamış, halkın beğenip-beğenmediği kimsenin umurunda olmamış. Yıkım kararı alınmış, yine yapımı için harcanan kadar bir para harcanarak “ucube” yıkılacakmış.
İşte demokrasimiz bu…
“Belediye bütçesi halka sorulmasın ama anayasa sorulsun” diyen yoktur doğal olarak ama “Belediye bütçesi öncelikle sorulsun” diyen de yok…
***
“Kürt meselesi” veya “Kürt açılımı” son sürat bir meçhule gidiyor. “Kürt” kelimesi 10 yıl önce telaffuz edilmezken bugün devlet televizyonu Kürtçe yayın yapıyor ve devlet, farklı lehçelere sahip Kürtçe yerine ortak bir Kürtçe dilinin oluşmasına öncülük ediyor. Özerk bir Kürt bölgesi oluşması tartışılıyor. Hatta bu bahane edilerek Türkiye’nin eyaletlere bölünmesinin önü açılmaya çalışılıyor. Ayrıca, Kürt oylarını alma ve Kürtçülük konusunda AKP ve BDP arasında bir yarış var. Bu yarış halka rağmen yapılıyor gibi görünüyor.
Ben Ankara Kürt köylerinde 5 yıl önce bir araştırma yaptırmıştım. Dil konusunda, kültürleri konusunda hassastılar ama Türkiye’den kopmak, ayrılmak istemiyorlardı. Geçenlerde Güney doğu’da yapılan bir araştırma da benzer sonuçlar verdi.
Kürt kökenli yurttaşlarımız bu “açılım” işinin nereye varacağı konusunda endişeliler, kendileri üzerinden yapılan bu siyaset sonuçta onlara zarar verecek diye korkuyorlar. “Kürt Halkı” adına yarışan partiler özellikle AKP ve BDP neden bu işin sonunu, sınırını halka sormuyorlar? Neden “Halkçı” olduğunu söyleyen arkadaşlarımız bu konularda tepki vermiyorlar?
“Halka sorulmasın” diyen yoktur ama “Halka sorulsun” diyen de yok…
İşte demokrasimiz bu, bizim de demokrasi anlayışımız bu kadar…
***
Demokrasi,halk egemenliği veya halka sorma konusunda sık sık tartışıyoruz. Kimsenin de halka itiraz ettiği yok, maşallah hepimiz halkçıyız ama somut konular olduğunda aynı noktada duramıyoruz. Aslında demokrasi kültürümüz veya alışkanlığımız eksik. (Olsaydı yukarıdaki konulara tepki verirdik)Bu bizlerin oluşturabileceği, alışkanlık ve gelenek haline getirebileceği bir konu. Artık her vatandaşın bir no’su var. Teknoloji çok uygun hale geldi. Temsili demokrasinin ölçüleri değişip son derece katılımcı bir demokrasi halini alabilir. Her konu cep telefonları üzerinden vatandaşa sorulabilir. Eğer, çağdaş bir anayasa gerçekten hazırlayacaksak teknolojiyi de işin içine katıp bir ilke Türkiye olarak öncülük edebiliriz.
Ancak, kitleleri yönlendirebilmenin de bu bilgi kirliliği çağında hayli kolaylaştığını unutmayalım.
Ayrıca teknoloji yoluyla sahtekarlık da çok kolay!
Bize kuşak olarak çok büyük bir sorumluluk düşüyor.
Ben iki örnek verdim ve sorumluluğumuzu hatırlattım. Siz ne dersiniz?