Kimsenin fikrinden vazgeçmesini beklemiyordum ama hiç olmasa dogmatizm, fanatizm ve inatçılık konusunda bir hatırlatma yapayım dediğimde, değerli okuyucu ve yorumcularımın bana hak vermelerini beklerdim. Tam tersine benim dogmaları, fanatizmi ve inatçılığı olan biri olduğumu ‘ispatlayıp’ dersimi verdiler. Helal olsun… Eleştirilmesi gereken öncelikle muhalefetmiş, ülkedeki olumsuzlukların sebebi 10 yıldır iktidar olan parti değil muhalefetmiş. İran’da bekletilip,aşağılanan Başbakan dahi eleştirilemezmiş… Ne diyeyim, helal olsun…
Tam burada aklıma geldi; Şu İran Meselesi ile ilgili olarak İncili Kaftan hikayesini yazsam, vatanseverlik ve adamlık neymiş anlatsam, Tayyip Bey’le kıyaslasam dedim ama vazgeçtim yine iktidar haklı çıkarılır, Muhsin Çelebi ve Ömer Seyfettin de iktidar düşmanı olmakla suçlanarak, günahları alınır, vazgeçiyorum…
Hem vatandaşı neden iktidarı ve Tayyip Beyi eleştirmeye zorluyorum ki?
Bunun ne anlama geldiğini bilmiyor muyuz ki?
Milletin başını belaya sokmaya hakkım var mı?
Hakikaten kimseyi üzmeye, kimseyi iktidara karşı eleştiri yapmaya zorlamaya hakkım yok. Ben en iyisi size biraz güzel şeylerden bahsedeyim, olur mu?
Dost bi-perva, felek bi-rahm, devran bi-sükun
Derd çok, hem-derd yok, düşmen kavi, tali' zebun
Muhakkak bu beyti işitmişsinizdir. Bu kadarı bile insanı efkarlandırmaya, duygulandırmaya yeter. Müthiştir. Fuzuli’ye hayran olmak için başka bir şiirine ihtiyaç yoktur ama siz yukarıdakini tekrar okurken ben bir beytini daha hatırlatayım;
Canı cânân dilemiş vermemek olmaz ey dîl
Ne nîza eyleyelim ol ne senindir ne benim.
Yukarda ki derinliğe dalarsanız inanın saatlerce çıkamazsınız…Ölüm yaklaştığında derin bir hüzünle bu beyti hatırlayın, hatta hiç unutmayın, rahatlarsınız…
Bir örnekte zamanımızdan vereyim, Sezai Karakoç’u bilirsiniz;
“İyi bir kentte
Camide namaz kılan
Omuzları birbirine dayalı
İki müslümanın arasından geçtim fark etmediler
Hutbede imamın sözlerinin arasına tek bir kelime
Karıştırdım tek bir kelime
Birkaç kişi irkildi
Gerisi susadı susadı
Çıkar çıkmaz çeşmelere koştular”
Siyaseten eleştirmeyin de “Altmış sene yaşadım bir tek anım bile yok” diyebilen İsmet Özel’i de yad edelim. “küfre yaklaştıkça inancım artıyor” da diyebiliyor, “Müslümanlığı tanıdıkça Müslümanlardan uzaklaştım” da.
Okumaktan gözlerini kaybedip yine de okumaya doyamayan Cemil Meriç ise, “Dinsizlik irticaların en affedilmezi” derken neler neler kast ediyor düşünebiliyor musunuz?
“Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin” diyelim Attila İlhan gibi ama “Ben politikaya-politikacıya mecburum” demeyelim…
Ancak, Akif’den şu beyti hatırlatmadan da duramayacağım;
“Ey cemaat, uyanın! Yoksa hemen gün batacak.
Uyanın! Korkuyorum; leyl-i nedamet çatacak”
Sizlerde de vardır güzel örnekler, şiir için de “önce muhalefet” denemez herhalde …