Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Kızılderili bir grupla Meksika’da bir İnka tapınağına giden bir beyaz adam grubu Kızılderililer gereksiz yere oturunca sormuşlar. “Neden durdunuz?” Kızılderililer cevap vermiş; “O kadar hızlı gidiyoruz ki ruhlarımız bize yetişemiyor. Yetişmelerini beklememiz gerekiyor.”
Hayat öyle hızlı akıyor ki gerçekten değişime, gelişime ve yaşama yetişemiyoruz. Ruhlarımızın geride kalmasından mıdır nedir zamanla boşlukta, sanki robotmuşuz gibi ruhsuzlaşıyoruz. Sindiremiyoruz yaşamı… Olanı-biteni, yiteni-gideni, teknolojiyi, değişimi sindirmeye fırsat bulamıyoruz.
Hele siyasetçi olarak siyasetteki gelişmeleri hiç sindiremiyoruz…
Hele hele seçmen iseniz 15 yıllık iktidarınız ruhunuzun yittiği bu ortam ve koşulda sizinle kafa bile bulabiliyor…
İsterseniz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmaya bakın; Bir taraftan “Bize dava adamı olarak görev yapacak Ak Parti kadroları lazım” diyor mevcut kadrolarını aşağılayıp istifaya zorluyor diğer taraftan daha birkaç yıl önce “İlçe ve il başkanları mal beyanı verir ve siyasi ahlak kurallarına uymaya zorlanırsa başkan bulamayız” dediğini unutuyor.
Bir taraftan “Türkiye’yi AB tam üyelik müzakerelerini bitirmeye zorlamak siyasi ahlaksızlıktır” diyerek Almanya’yı suçluyor diğer taraftan daha birkaç ay önce “Bizi almayacaklarını açıklasalar da bizde rahatlasak” dediğini unutuyor.
Bir taraftan “Her şeyden önce Ülkemiz ve Milletimiz adına bu saldırılara karşı mücadele etme sorumluluğu iktidar partisi olarak bizim yani Ak Parti kadrolarının üzerindedir. Kimseye suç yükleyemeyiz. Bunun faturası tarih tarafından bize kesilir” diyor. Diğer taraftan aynı konuşmasında “Türkiye'nin en büyük şanssızlığı çapsız, ruhsuz, plansız, projesiz ama bir o kadar da muhteris bir ana muhalefet partisine sahip olmasıdır. Ana muhalefet partisi, programı ve gayretiyle milletimizin gönlünü kazanarak iktidara gelmek yerine, AK Parti ve şahsımızla birlikte Türkiye'nin de kaybetmesi pahasına yönetimi ele geçirme anlayışıyla hareket ediyor. Dil, normal bir muhalefet dili değil, adeta bir terör örgütü dili” deyip suçu ana muhalefete atmaya çalışabiliyor.
Bunlar artık ruhunu kaybeden bir Cumhurbaşkanının sözlerinden geçen haftaya ait birkaç örnek. Hitap ettiği toplumda eğer ruhunu kaybetmemişse yada ruhunu kaybetmekten rahatsızlık duymuş ise kızılderililer gibi, “Ruhlarımızı kaybetmeyelim. Onlarla tekrar bulalım, bir olalım” diyecektir.
Tayyip Erdoğan, 15 yıllık iktidarında bu topluma ruhunu kaybettirdi gerçekten. Tabi ki teknolojinin, değişimin, çağın çok etkisi var ama bunları olumsuz kullanan, kafaları ambale eden bir tek adamın da çok çok etkisi var.
Geçen hafta sonu Cuma akşam üstü katıldığım bir televizyondaki ekonomi programında “Türkiye Varlık Fonu Başkanı görevden alındı. Bu gün Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili beklentilerimizi karşılayamadı gibi bir açıklama yaptı. Ne diyorsunuz?” diye sordu. Gerçekten Cumhurbaşkanı’nın gerekçesi ruhunu kaybetmiş bir kişinin gerekçesiydi. Türkiye Varlık Fonu’nu “Bir faydası olmaz, yanlış yapıyorsunuz, doğrusu böyle değil şöyledir” itirazlarımıza rağmen çoğunluklarının gücüyle kurdular. Aradan bir yıl geçti. Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) 200 milyarlık varlığı olan en değerli kurumları bağladılar. Bu yolla Meclis denetiminden karlı kuruluşları çıkardılar. Beklentileri güya faizlerin düşürülmesi, dövizin istikrara kavuşturulması idi. Tam tersi oldu. TVF kurulduğunda 7’lerde olan faiz oranları şimdilerde 12’ye ulaştı. Döviz o zamandan beri istikrarsız. İnip-çıkıyor. Ekonomide her geçen gün gittikçe kötüleşiyor. Geçim zorlaşıyor. Vatandaş zorlanıyor. İş dünyası sıkıntıda. Ve tüm bunlara karşı yapısal reformları yapamayan, direnen bir siyasi yönetim gün geçtikçe güven vermekten ve çözümden uzaklaşıyor. Ruhunu her geçen gün yitiriyor. Garip çözümlere sığınıyor. Döviz geliri olmayanlara dövizle borçlanma imkanı getiren saçmalığı yapan bu zihniyet aradan geçen 6-7 yılda döviz borcunun işletmeleri çökerttiğini görünce şimdi döviz geliri olmayan döviz borçlularının dövize karşı sigortalanması zorunluluğunu getirmeye çalışıyor. Beyhude yere… Ruh yitmemiş ise yapılacak iş değil… TVF’nin kurulması ve medet umulması gibi…
Bunlar geçen haftaya ve ekonomiye ilişkin birkaç örnek. Eminim siz 15 yılda yitenlerle ilgili daha güzel örneklere sahipsinizdir… Açılımlarla ilgili, ahlakla ilgili, dış politikayla ilgili…
Gerçi, “Ruhunu yitirenler neyi yitirdiklerini dahi bilmezlermiş” diye bir söz var ama ben bu toplumdan ümitliyim…
Ha! Bu arada kimse büyüme rakamlarına sığınıp ülke büyüyor demesin. Vallahi benim de, milletin de bayramlık ağzımızı açtırmasın…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 23574 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|