Türkiye’de garip şeyler oluyor. Özellikle şu Kuzey Irak ile yapılan, yapılmaya çalışılan enerji anlaşmaları basit konular değil; Bölge haritasının bizim tarafımızdan değiştirilmeye zorlanması demek. Tabi Türkiye’nin de farklı bir sisteme geçmesi anlamına geliyor bu durum. Yani farklı devlet, ülke, toplum olmamız demek…
Bu konuyu önümüzdeki bir yazının konusu yapıp bugünlerde uğraştığım Bütçe konusuna değineyim. Herkes bu günlerde farklı garipliklerle uğraşırken ben size kendi şahit olduğum, yaşadığım olayı anlatayım ve isterseniz birlikte değerlendirelim.
Ülkemizde 1927’den beri bütçe ve kamu gelir ve harcamaları konusunda 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu varken AKP iktidarı muhalefetin de desteği ile, AB ile uyum sağlama ve çağdaşlığı yakalama gerekçesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nu ve yeni bir Sayıştay Kanunu çıkardı, biliyorsunuz. Kamuoyu da bu duruma büyük destek verdi ve destek bir anlamda da iktidar desteğine dönüştü. Bu arada Sayıştay üyelerinin çok büyük çoğunluğu da iktidar tarafından belirlenmişti.
Tümüyle iktidarın istediği yasalar, kadrolar ve şartlara rağmen gerçek durum beklenildiği gibi değil tam tersi bir şekilde gelişti. Hatta eskisinden dahi daha kötü bir durum oluştu. Eski mevzuat aranır oldu. Sonuçta 3 yıldır TBMM ve Sayıştay arasında olması gereken ilişki, raporlama ve denetim düzeni oluşmadı. Yani demokrasilerin en önemli koşullarından bütçe hakkı, halkın harcamaları denetim hakkı ortadan kaldırılmış oldu.
Bu yıl biz 2014 Bütçesini yapıyor, 2012 Bütçesini ise denetliyoruz. Sayıştay 2012 harcamalarının uygun olduğuna dair bir görüş vermiş ama şu 3 konuyu da özellikle belirtmiş;
1-2012 yılında 15.074.821.500,06 Türk Lirasına ulaşan ödenek üstü gider tutarı yasaya aykırı olarak gerçekleştirilmiştir.
2- 2012 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla yedek ödenekler tertibine 665 milyon 250 bin Türk Lirası başlangıç ödeneği konulmuş ancak yedek ödenek toplamının yıl sonunda 30 milyar 919 milyon Türk Lirasına ulaştığı görülmüştür.
3-Maliye Bakanlığı gerekli hazırlığı yapmadığı için yeni mevzuat uyarınca denetim bu yıl da kanunun emrettiği ölçülerde yapılamamıştır.
Bu 3 husus neyi gösterir?
Bir skandalı.
Meclis’ten izin alınmadan bütçenin % 9’una ulaşan harcama yapılmış…
Koca Türkiye Cumhuriyetinde denetim yok. Ek bütçe yapılmasını gerektirir durum var ve yapılmıyor… Artık muz cumhuriyetlerinde dahi böyle bir durum yok…
Bu rezalet durum açıkça Anayasa’ya aykırılık teşkil ediyor. Anayasa’nın 163’üncü maddesi çok net bir şekilde Hükümetin bu uygulaması ile çelişiyor.
İktidar, “Eski usülde denetim yapılmış, bütçe kanuna koyduğumuz maddelerle sorun giderilmiştir” gibi açıklamalar yapsalar da sorun var. Tam bir skandal var.
Var da kime anlatacağız?