Başbakan Erdoğan çok ilginç bir insan. Yine uçakta Seul yolunda çok önemli açıklamalar yapmış. Dershaneleri ve üniversite sınavlarını kaldıracağını açıklamış. Eğitim konusunda 4+4+4 meselesinde olduğu gibi yine acele bir karar… Ne zaman uygulamaya geçeceğini açıklamamış. Geçenlerde İstanbul Aydın Üniversitesi’nde 4+4+4’le ilgili bir konferansa katılmıştım, orada yine konuşmacı olan bir gazeteci 4+4+4’ün bir yönüyle Cemaat’e karşı bir karar olduğunu söylemişti. Hem de çok büyük bir iddia ile. Bu dershanelerin kapatılması açıklaması bana onu çağrıştırdı. Cemaatin ilk ekonomik kaynağı ve gücü dershanelerden gelir, demek ki doğruluk payı var diye düşünmeden edemedim.
Asıl ben bu yazımda Başbakan Erdoğan’ın geçenlerde il başkanları toplantısında yaptığı konuşmayı ele alacaktım. O da ilginç bir konuşmaydı. Bazı bölümlerini hatırlatayım;
“…Dünyada bugün hüküm süren menfaat odaklı sistem ne yazık ki insanı öteleyen, yabancılaştıran, insana insan olarak değil sadece bir tüketici olarak değer veren anlayışı dayatıyor. Biz buna karşı çıkan bir medeniyetin mensuplarıyız. Her koyun kendi bacağından asılır, bu bizim anlayışımız değildir. İnsan insanın kurdudur gibi anlayışlar bizim lügatımızda bulunamaz. Bizim savunacağımız değerler bunlar asla olamaz, biz bütün bir toplum olarak, kadim bir medeniyet olarak hırsın, aç gözlülüğün, sınırsız tüketmenin karşısında şükretmeyi, kardeşini kollamayı ve gözetmeyi koymuş bir milletiz. Bizim tarihimizde günlük kazanacağını kazanıp dükkanını kapatan anlayış vardır. Biz ekonomi ile ahlakı birbirinden ayıran değil, ekonominin temeline ahlakı koymuş bir medeniyetin mensuplarıyız”
“2008 ekonomik krizinin temel nedeni sınırsız tüketme hırsıdır, böyle bir rekabetin, böyle bir acımasız tüketimin çok daha vahim sonuçlar doğuracağını ifade ettik ve ediyoruz. Önce indirimler sonra yükselen fiyatlar bunları hep görüyoruz ama bu oyunlara gelen yok mu? Var, dünyanın bir yanında ultralüks AVM'lerde sınırsızcasına tüketirken, patlarcasına yerken dünyanın diğer yerinde günlük 1 dolarlık bile yemek yiyemeyen bir kitle var. Bugün her evde her ailenin ikişer cep telefonu varken, hayatında hiç alo diyememiş hatırı sayılır bir kitle var. 4 bin, 5 bin hacim motorlu araçlara sahip olan kişiler var, bu sürdürülebilir değildir arkadaşlar, dünya böyle bir çılgınlığı daha uzun süre devam ettiremez. Nitekim bununda bugün öncü sarsıntılarını Yunanistan'da, İspanya'da, Portekiz'de, Amerika'da bunun öncü şoklarını yaşadı ve yaşıyor. Enerjiyi, gıdayı, suyu, yeraltı kaynaklarını daha fazla tüketme hırsının, terörün, göçün, çevre felaketinin sebebi olduğunu da artık görmek zorundayız”
Tayyip Bey bunları söylüyor ama onun Başbakanlığı döneminde Türk insanı en fazla borçlu olduğu (Hane halkı borçlanması 10 katına çıktı) dönemi yaşıyor ve en fazla ithalat yaptığımız hem de lüks ithalat yaptığımız dönem bu dönem. Tasarruf oranımız gittikçe düşüyor. Kapitalizm ile Özal döneminden sonra en fazla bu dönem herc ü merc olduk… Her konu piyasaya tartışılır bir“İslami” anlayışla sorun olmadan getirilebildi. Piyasa sistemi ile sorunlu “İslami” bir konumuz kalmadı…
Tayyip Bey’in söyledikleri son bölümde özellikle çözümle ilgili söyledikleri konusunda daha da düşündürücü bir noktada idi…
“Dünya yaşanamaz bir hale gelmeden bütün insanlığın paranın yenilebilen bir şey olmadığını bilmesi ve buna göre tedbirler alması gerekiyor. Biz rekabeti hoş gören hatta teşvik eden bir kültürden geliyoruz, modern ekonomideki rekabeti de işte böyle bir anlayışla kaynaştırmak zorundayız. Gelişmiş ülkelerden yasaları alıp ülkemizde birebir uygulamak çözüm üretmeyeceği gibi kalıcı da olmayacaktır. Adalet, hür teşebbüs, bağımsız ve adil yargı, bunlar bizim taklit etmemiz değil kendi özümüzden üretmemiz gereken kavramlardır. Biz küresel sistem bunu dayattı diye değil, adalet adına, insanlık adına bunu yapmalıyız”
Siyasetçi de insan, mutlaka adaleti, iyiliği ve yardımı arzu ediyor kötülüğü, azgınlığı ve çirkin işleri reddetmek istiyordur. Ama zaafları, bilgi ve koşulların yetersizliği mani oluyordur diye düşünüyorum. Maalesef Tayyip Bey’in çok haklı olarak eleştirdiği konular Türkiye’de bu alanda en olumsuz gelişmelerin yaşandığı dönemlerden biri oldu… İlginç değil mi?