Sabah’ın satışı ve Ciner’in yeni medya grubu kurması basın dünyasının üzerindeki ölü toprağını kaldırdı.
Daha gerçekçi yaklaşımla şöyle bir silkeledi.
Bu dalgalanmanın birkaç tane parametresi var.
İşsiz gazeteciler, iş sahibi olacaklar.
Bazı gazeteciler, işlerini kaybedecekler.
Bir kısım gazeteciler de transfer edilecek.
Sabah Gazetesi hiç şüphe yok ki şu ya da bu nedenden dolayı gündemden düşmeyecek.
Bazen marka değeri düşüyor denilecek, bazen, “Bu haberi şuna yaranmak için yaptı” dencek.
Bence Sabah, hem sahiplerinin, hem de sahibine yakın görünenlerin başına sıkıntı açacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan arasındaki güç sarkacındaki nazik dengeyi, Sabah Gazetesi bozabilir.
Hatta, bu konuda eminim.
Sabah’ın üzerinde hem Gül’ün, hem de Erdoğan’ın gölgesi var.
Gül, Erdoğan’a nazaran Sabah’ı kontrol etmek için daha fazla sayıda gazeteci dosta sahip.
Erdoğan daha çok işin teknokrat kısmıyla ilgili, Gül için pratik duruş daha öne çıkıyor.
Başka bir yaklaşımla Gül rasyonel, Erdoğan duygusal duruşları temsil ediyorlar.
Erdoğan’ın duygusal duruşunun içini çoğu kez altıncı hissi, Gül’ün ise, rasyonel veriler dolduruyor.
Gül ve Erdoğan arasındaki güç çekişmesinin ilk işareti Adem Gürses’in ATV genel müdürlüğüne getirilmesiyle yaşandı.
Erdoğan’ın görevden aldığı Gürses’i, Gül göreve getirdi.
Bence Adem Gürses olayı bir Gül projesi.
Erdoğan ağırlıklı gücün kendisinde toplanmasının verdiği rahatlıkla bazı şeyleri önemsemiyor.
Nasıl olsa patron benim havasında.
Bence Sabah Gazetesi’nin el değiştirmesinin çok daha önemli bir nedeni var.
Sabah, zor günler için elde bir atom bombası olarak tutulacak.
Hatırlarsınız; Amerika Japonya’yı yenemeyeceğini anlayınca atom bombasını fırlatıvermişti şehrin göbeğine.
Daha basit bir anlatımla; “Ak akçe kara gün içindir”
Sabah bir kale yapılacak.
Bir sığınak.
Hürriyet’in her an atabileceği nükleer başlıklı füzeleri karşılayabilecek bir antifüze.
Daha geniş tanımlamayla Sabah Gazetesi hem antifüze, hem de atom bombası olarak elde bulundurulacak.
Duruma göre.
Sabah’ın marka değerini korumak için laikliğinden şüphe duyulmayacak isimlere ihtiyacı olacak şüphesiz.
Bugün Gazetesi’ndeki Gülay Göktürk, Yenişafak’taki Kürşat Bumin’e biçilen rol gibi.
Gülay Göktürk ateist, Kürşat Bumin rakıcı. (Kendileri bu ifadeleri kullandıkları için rahatlıkla yazıyorum)
Sabah’ın patronajının yukarda saydığımız fotoğrafa uygun isimler konusunda kafa yorduğunu biliyorum.
Kafalarında isim Enis Berberoğlu.
Başbakan Enis Berberoğlu’nu çok seviyor.
Abdullah Gül için de Hürriyet’in Ankara temsilcisi güvenilir bir isim.
Kulağıma gelen bilgilere göre Enis Berberoğlu ile temasa geçildi.
Berberoğlu’na Sabah’ın genel yayın yönetmenliği teklif edildi.
Samimi olarak söylemek gerekirse Berberoğlu’nun cevabının ne olduğunu öğrenme imkanım olmadı.
Hayır demediğini düşünüyorum.
Enis Berberoğlu’nun uzun zamandır Hürriyet’e genel yayın yönetmeni olmak istediği malum.
Ankara’ya atanmasına kırgınlık duyduğu da aşikar.
Ve belki de buna tepki olarak, neredeyse hiç özel haber patlatmadı.
Yok hükmünde.
Kafası dalgın, motivasyonu bozuk.
Editoryal bağımsızlığı garanti görürse, Sabah’ın genel yayın yönetmenliği koltuğuna oturabilir.
Aynı sonuç Uğur Dündar için de geçerli.
Uğur Dündar’a haber konusunda tam bağımsızlık garantisi verilirse, ATV Genel yayın yönetmeni koltuğuna oturabilir.
Çalık, ısrarlı bir şekilde Dündar’ın peşinde.
Doğan Grubu Dündar’dan yeterince istifade edemedi.
Arena programını geç saatlere aldı, nasıl olsa bizim mahallenin çocuğu muamelesi gördü Doğan Grubu’nda.
Şimdiye kadar binkere Kanal D genel yayın yönetmeni olmalıydı.
Dündar ve Berberoğlu ile çıkış yapan bir Sabah Gazetesi, Hürriyet’e kök söktürebilir.