MİT ve Öcalan arasında yürütülen barış süreci, PKK'nın çekilmeyi durdurmasıyla başka bir zemine savruldu. Kamuoyunun bir bölümü, "Hükümet ne yaparsa yapsın, PKK barış sürecini baltalamaya kararlı." derken, bir kısım kamuoyu da, "PKK, Öcalan'ı dinlemiyor." değerlendirmesinde bulundu. Aldığım kesin bilgiye göre PKK'lıların çekilmesini durduran kişi bizzat Abdullah Öcalan...
Bu konuyu detaylandırmadan önce barış sürecinin başka bilinmeyenlerini kısaca özetlemek isterim.
PKK'LILAR KANDİL'DEN EĞİTİM ALARAK TÜRKİYE'YE GERİ DÖNDÜ!
MİT ve Öcalan arasında yürütülen çekilme sürecinde, 18 yaş altındakiler ve hastaların evine dönmesinin yanında, silahlı PKK'lıların Türkiye'yi terk etmesi konularında anlaşılmıştı. Bu sürece uyulmadığı gibi Türkiye'yi terk eden az sayıda PKK'lı, Kandil'de teorik eğitimden geçerek Türkiye'ye yeniden döndü.
Bununla yetinmeyen PKK, stratejik yerlere mühimmat yığınağı yaparak savaşmaya hazır konuma geldi. Tüm bunların yanında PKK'ya ciddi sayıda da katılım oldu.
KCK'LILAR SERBEST BIRAKILSIN DİYE ÇIKIŞ DURDU!
Gelelim Abdullah Öcalan'ın PKK'lıların çekilmesini durdurma talimatına.
Öcalan, başta KCK tutukluları olmak üzere pazarlık kartını güçlendirmek için kendisini ziyarete gelenler aracılığı ile PKK'ya, "Çekilmeyi durdurun" talimatı verdi. Öcalan, yasal düzenlemelerle 250 KCK tutuklusunun serbest bırakılmasını beklerken, hükümetin yasal düzenlemeleri sınırlı revize etmesi sonucunda, 20 KCK'lının serbest bırakılması üzerine Öcalan karşı atak yaparak PKK'ya, "Türkiye'yi terk etmeyin" dedi.
Kamuoyunun aksine tüm gelişmeleri anı anına izleyen devletin ilk karşı misillemesi, Öcalan'ın yanına gidecek 8 mahkuma vize vermemesi oldu.
ABD: SÜRECİN DIŞINDA KALDIK!
Türkiye ağır aksak da olsa bu süreci yönetirken başta ABD ve İran olmak üzere birçok devlet de barış sürecinin bir yerine eklemlenmek istiyor. ABD, Türkiye'ye, "Bu sürecin çok dışında kaldık" sitemine olumlu yanıt alamazken İran daha kurnaz bir yaklaşımla Kandil’e, "Takıldığınız bir yer olursa yardımcı olalım" teklifini götürdü.
PKK unsurlarının kışkırtmaya çalıştığı Barzani ise Türkiye'nin barış sürecine verdiği destekten memnun görünüyor.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Yakın zaman için Öcalan'ın PKK'ya eylem yaptırma niyeti yok. Öcalan, sivil toplum örgütleri dahil diğer siyasi oluşumların desteğini alarak PKK'nın ırkçı imajının düzeltilmesi gerektiğini düşünüyor. Türkiye için en kritik dönemin genel seçimlere yaklaşırken gelişebileceği öngörülüyor.
Başbakan unutmadı!
Kabine’nin kalbi ağzında olan isimlerinden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın geçen hafta, "Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki daha büyük yerlere layık." sözleri Ankara'yı hareketlendirdi. Arınç daha sonra, "Gökçek üzülmüş. Ben kendisini başarılı buluyorum" diyerek gönül almaya çalıştı ama bu sözlerle, "Gökçek'in yerine Veysel Tiryaki gelmeli." dediğini de herkes anladı. Siyasetçilerin ortamı hareketlendirmek için zaman zaman bu tarz konuşmalar yapması siyasetin doğasında vardır. Bu yüzden bu tür konuşmaları normal buluyorum ama ben siyasetçi olmadığım için kitabın ortasından konuşmayı tercih ederim. Arınç, Melih Gökçek'ten haz etmez. Amiyane tabiri ile bu sözleri ile Gökçek'e bir kılçık atmış oldu ama Veysel Tiryaki'nin bir sene önce Milliyet'e yansıyan, "Hükümetin atadığı valiler deneyimsiz. Eşini dostunu vali yapmayacaksın." sözlerini Başbakan Erdoğan'ın unutmadığı da Ankara'da biliniyor.
Nasıl unutsun? Valileri atayan Başbakan Erdoğan'ın bizzat kendisi!
Daha sakin!
Türkiye Cumhuriyeti tarihsel büyüklüğü ve zamanın realitelerini harmanlayan dış politika üretme noktasında daha istikrarlı bir grafik izlemek zorunda. Türkiye bazen, kendine yakışan bir vakar içinde dış politika yaparken, bazen de duygusal reflekslerinin esiri olarak gerçeklikten kopabiliyor. Orta yolu bulmakta zorlanıyoruz. Ya büyüklüğümüzü abartıyoruz, ya da küçüklük kompleksine giriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, Ortadoğu'nun ya da Avrupa'nın her hangi bir ülkesi değil. Tek fermanla Avrupa'nın devlerine diz çöktüren, kralları aşağılık kompleksine sokan bir mirasın sahibiyiz.
Duygusal patlamalar aşkı bile öldürürken, devletleri yüceltmesini bekleyemeyiz.
CHP'nin postacısı!
Yılan hikâyesine dönen, "Sarıgül, CHP İstanbul adayı olacak mı?" sorusu halen yanıtını bekliyor ama bu süreçle ilgili ilginç bilgiler gelmeye devam ediyor. Teşkilatın Gürsel Tekin'e sıcak bakmasına rağmen Mustafa Sarıgül'ün CHP adaylığı henüz gündemden düşmedi. Zaman zaman kopma derecesine gelen Kılıçdaroğlu&Sarıgül ilişkisi ise bir köşe yazarının aracılığında yürüdü. Hürriyet'in Ankara'dan köşe yazan bir ismi Mustafa Sarıgül ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında postacılık yaptı.
Sarıgül'ün Kılıçdaroğlu'na, Kılıçdaroğlu'nun Sarıgül'e mesajlarını o köşe yazarı taşıdı. Geçen hafta, "Milletvekili olmak için köşelerini kullanan gazetecilerin" isimlerini sayarken bu gazetecinin ismini de yazmıştım. Can çıkmayınca, huy çıkmıyor. Gazeteciliğin çıtası neden yerlerde diye soran olursa, lütfen bu örneği hatırlayıp boş yere ümitlenmesin!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…