Cuma günü çok yoğun ve stresli bir hafta ve günden sonra gece yazımı yazıyor ve gönderiyorum. Sabahın erken saatlerinde ise kalkıp Adana’ya partimin mitingine gidiyorum. Aklım okuyucumda, ilk fırsatta yorumlara bakıyorum. Tek bir yorum var;
“bülent bey, chp'ye geçtikten sonra tad vermiyorsunuz artık”
Uzun süre, “teyze” yorum girene kadar bu yorum kalıyor. Düşünüyorum neden bu eleştiri. Son yazımda bir CHP’liyi eleştirmişim, şimdiye kadar mensubu olduğum partinin hiç propagandasını yapmamışım. Hatta geçenlerde gittiğim Ardahan’da benden birkaç gün önce Başbakan 27 tesisin açılışını yapmış,ben onların önemli bir kısmının asla “Açılabilir” nitelikte olmadığını yerinde tespit etmişim ama bu konuda tek satır yazmamışım. Mümkün olduğunca her yazımda da parti siyaseti yapmayalım demişim, şimdiye kadar kendi partililerime ben şurada yazıyorum bana destek verin gibi bir şey dememişim, tek bir sms göndermemişim. CHP Parti Meclisine seçildikten sonra üslubum değişmemiş ve parti siyaseti yapmama kuralına en fazla ben uymaya çalışmışım ama “chp’ye geçtikten sonra tad vermiyorum artık”
Neden?
Çok düşündüm.
Benden mi yoksa okuyucudan dolayı mı?
Ben siyaset yazıyorum ama parti siyaseti yazmıyorum, parti propagandası yapmıyorum ki, bu rahatsızlık neden? İnsanın kendi kafası şartlanmış değilse bu yazılır mı?
Değerli yorumcum, bakın “yazdıklarının şunları şunları yanlış” demiyor, “değiştin” demiyor, “yazıların değişti” demiyor. “chp’ye geçtikten sonra tad vermiyorsun artık” diyorsun. Yani benim iyi-kötü, yazılarımın iyi-kötü olması değil, benim Müslüman-gayrımüslim olmam veya düşüncelerimin haklı-haksız olması değil partimin ne olduğunu bilmek etkiliyor siz değerli okuyucumu. Yani sorun CHP…
Bu garabet konusunda hiç düşündünüz mü?
Benim de parti siyaseti yapmayalım ısrarımın sebebi bu. Particilik zamanla, fark ettirmeden fanatizm yaratıyor, gerçeği-doğruyu görmemizi engelliyor. Karşımızdaki kişinin tipinden, gazetesinden, kelimelerinden hangi siyasi düşüncede olduğunu anladığımızda şartlanmış olan beynimiz her şeyi; hakkı-hukuku, adaleti, sempatiyi bir tarafa bırakıyor ve karşıdan olumsuzluktan başka bir şey almaz oluyor. Şartlanma ile özgürlüğümüz yitiyor. Özgürlüğümüz…
Toplum olarak -taraf ayrımı yapmıyorum- fanatizm hastalığı ile malulüz. Değerli okurum muhtemelen taraftarı olduğunuz kanattan Prof.Dr. Nevzat Tarhan bu duruma “Toplum Psikolojisi” adlı kitabında “sosyal hastalık” diyor.
Allah hepimize aklımızı ve duygularımızı yerinde ve zamanında kullanma kabiliyetimiz konusunda yardımcı olsun. Yani akıl gerektiren durumlarda akılla, duygu gerektiren durumlarda duyguyla ve gereği kadarı ile hareket edelim, inşallah.
Eleştiriyi yapan okuyucum bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Lütfen siz de düşüncelerinizi yazın. Benden neden tad alamıyorsunuz artık, neden CHP bu denli sorun belirtin, lütfen?
Benim için CHP’li olmamanızın hiç önemi yok. İnsan olmanız, doğruyu ve gerçeği öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyor ve e-dergah mensubu olmanız yeterli. Ben de duyguların yön verdiği bir insanım, siz de öylesiniz, ama aynı geminin insanlarıyız. Bilgi çağında en fazla yalanın, yalan bombardımanın olduğu bölgenin ve ülkenin insanlarıyız. Bilgi emperyalizminin, beyin ve gönül yönlendirenlerin kurbanıyız. Siz aslında her şeyinizle benimle aynısınız. Tek farklılığınız CHP’li olmamak olsun. Canınız sağ olsun.
Bundan sonra isterseniz bir CHPli olarak isterseniz, isterseniz yine aynı üslupla yazayım, isterseniz hiç yazmayayım. Patron, Talat Atilla kadar sizsiniz de…
Zaten bir ay sonra yazmam oldukça zorlaşacak!