Bu haftanın ani bir gelişme olmaz ise – ki inşallah olmaz- en önemli konusu CHP 34. Olağan Kurultayı. Bunu bir CHP milletvekili olarak değil, mürekkep yalamış biri olarak söylüyorum. Önemlir iddiamın gerekçesi şu; Türk siyaset yapısı önemli ölçüde değişti ve değişiyor. CHP bu değişikliği fark ettiği ve ayak uydurduğu ölçüde Türkiye’de kazanacaktır. Bu Kurultay ise bu fark edişin ve iktidarın ışığının görüldüğü kurultay olmalıdır.
Yakın zamana kadar Türk siyaset tablosu çok partiliydi. Siyaset yelpazesinde sağdan sola, merkezden uçlara bir çok parti sıralanıyordu. Bu çok partili yapı içersinde barajı aşan partilerin iktidara gelme şansları her zaman olabiliyordu. Bana göre Türk siyaseti için doğrusu da budur. Çünkü, Türkiye sosyolojik yapısı buna çok uygunudur. Türk siyaseti çok farklı grupları ve düşünceleri barındırdığı için çok partiye izin veren bir yapının olması en mantıklısıdır. Herkesin, herkesimin kendini bulduğu ve temsil ettirdiği bir siyasal yapı belki yavaş ama makul sonuçlar verir ve vermiştir.
Halbuki, Türk siyasetinin kodları, kavramları değişti ve değişiyor. Siyaset nerede ise zorla 2 partili bir yapıya doğru götürülüyor. Bu gün TBMM’de 4 parti var ama bunların 2’si etnik parti görüntüsünde… Daima var olacaklar ama normal koşullarda ve mevcut yapıları ile asla iktidar olamayacak marjinal partiler... Diğer 2 parti ise iktidar adayı partiler. Bunlardan AKP olayı keşfetmiş bu doğrultuda faaliyet ve söylemlerde bulunuyor. İki partili sistemde hedef daima en az yüzde 51 oy olur. Şimdilerde yüzde 1’in altındaki HAS Partiyi kendi safına çekme çabasının sebeplerinden bir de bu bence. Bu düşünceme itirazı olanlar ilk cumhurbaşkanı seçimlerinde bir başka partinin adayına oy vermek zorunda kaldıklarında ne demek istediğimi anlayacaklardır. Bir süre sonra ise kendi partilerine değil doğrudan güçlü gördükleri 2’nci partilerine oy vereceklerdir. Dediğim gibi çok demokratik bulduğum veya desteklediğim yok, sadece tespitimi paylaşıyorum.
Kılıçdaroğlu değişimin, nereye gittiğimizin farkında ama CHP çoğunluğu henüz anlayabilmiş değil. Aslında bu durum yılların iktidar özlemi içersinde olan CHP için de olumlu olabilir, çünkü iktidara ulaşmak için daha kısa bir yol... CHP’nin en kısa zamanda özellikle sıkıntılı, sorunlu, mağdur kitlelerin partisi olup, Türk siyasetinin tüm güçlerini yanına çekmesi lazım. CHP bunu yaparken Cumhuriyetçiliğinden, Atatürkçülüğünden taviz vermemeli ama bunları yeniden yorumlamayı da başarabilmeli. Sosyal demokrasi ise gerçek anlamda CHP’deki yerini almalı. Bu arada Halkçılık ilkesi ise mutlaka hayata geçirilmeli. Unutmadan belirteyim – ki asla unutulmamalı- dünyadaki güç savaşı ve Türkiye’nin buradaki rolü de çok iyi tespit edilmeli…
Siyaset algı yönetimidir. Gerçek farklı olabilir ama siyasette algı daima olumlu olmalı. Bunu Türk siyasetinde en iyi başaran Tayyip Bey olmuştur. Bu algıyı yıkmak, çıplak gerçeği seçmene göstermek ve CHP’nin olumlu bir algıya kavuşmasını sağlamak Kılıçdaroğlu’nun ilk hedefidir. Kılıçdaroğlu’nun farkında olduğu bir şey daha var; CHP’nin bir şekilde bölünmek istenmesi ve iktidar alternatifi partinin de AKP gibi kontrol altına alınması…
CHP’nin yeniden gerçek bir halk ve kitle partisi olması Türkiye’de olumsuza dönmüş olan yargı, kamu kurumları, medya ve özgürlükler dengesini yeniden ülke lehine oluşturacaktır. 34. Kurultay inşallah CHP için iktidar, Türkiye için ise bağımsızlık yolunu açan kurultay olur…
Şunu belirtmeden de geçemeyeceğim, çünkü eminim; Kurultay sonrası oluşan kadroda kendilerini bulamayanlar, bazılarının ve medyanın desteği ile ortalığı yıkacaklardır.
Yazı belki biraz teorik ve bazı yerleri muğlak oldu, kabul. Önümüzdeki yazılarda yorumlarınıza göre detaylara girerim.