CHP-PKK-PYD/YPG-HDP İlişkisi
Türkiye dünya devletleri içerisinde terör örgütleri ve eylemleri sebebiyle en büyük bedel ödeyen bir ülkedir. Türkiye’nin son 50 yılda karşılaştığı terör eylemlerinin bir benzeriyle Amerika da dâhil olmak üzere bir başka ülke karşılaşmış olsaydı, ya yıkılır yok olur giderdi ya da kendi HİTLER’lerini ortaya çıkararak diktatörleşirlerdi.
Türkiye’nin son 50 yılda karşılaştığı ve çok büyük bedeller ödemesine sebep olan terör örgütleri PKK ve uzantılarıdır. HDP’nin, PKK’nın siyasî uzantısı ve fiili güdümünde olduğu yönünde kamuoyunda güçlü bir algı mevcuttur. CHP’nin PKK’nın siyasi güdümündeki HDP ile olan ilişkileri, kamuoyunda PKK terör örgütü ile ilişkilendirilerek tartışılmaktadır.
CHP’nin, terör ve ülkenin birlik ve bütünlüğü ile alakalı eski kimliğine bakıldığında, terör örgütlenmelerine ve eylemlerine karşı oldukça tavizsiz olduğu söylenebilir.
CHP’nin resmi parti programında, bu belirlememizi teyid edecek şekilde şu ifadeler mevcuttur: “Emperyalizme karşı millî başkaldırının öncüsü olarak Kuvâ-yı Millîyeye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine (s. 11); Türkiye’nin bölünmesine ve parçalanmasına yönelik tüm düşüncelerin CHP tarafından kesinlikle reddedilmesine (s. 13); milli birliğin korunması hedefine (s. 13); ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliğinin ve çıkarlarının, tüm vatandaşların birliğinin ve güvenliğinin, ülkenin bağımsızlığının ve egemenliğinin, Türkiye’nin toprakları ve halkı ile bütünlüğünün şartsız olarak korunmasına (s. 14)”.
Programında şekillenen kimliğine göre, CHP’nin, Türkiye’de terör örgütleri ve eylemleri ile en fazla mesafeli olması gereken bir parti olması gerektiği söylenebilir.
CHP-HDP ilişkilerinin mahiyetinin ortaya konulması için, öncelikle CHP’nin, HDP-PKK ve uzantıları KCK-PYD-YPG ile ilişkilerin nitelik ve düzeyinin belirlenmesi gerekir.
HDP’liler, ülkemizde onbinlerce asker, polis ve sivil vatandaşımızı hunharca şehit eden, bu rakamdan çok daha fazlasını yaralayan, ülkemizin parçalanması için ABD ve Batılı emperyal devletler tarafından “vekalet savaşçısı” olarak kullanılan, ayrılıkçı, bölücü, eli kanlı terör örgütü PKK’ya yönelik hiçbir şekilde kınama yapmadılar; övücü yönde açıklamalar yaptılar; PKK’nın uzantısı terör örgütleri KCK, PYD, YPG vb. örgütlere yönelik methiyeler düzdüler; “parti olarak sırtlarını her biri birer terör örgütü olan YPG’ye, PYD’ye yaslıyoruz” şeklinde açıklamalar yaptılar; PKK’yı, bir terör örgütü olduğu inkâr edilerek, meşru silahlı halk hareketi olarak gördüler; terörist başı Öcalan’a en üst perdeden methiyeler düzerek heykelini dikme vaadinde bulundular; PKK tarafından yapılan hiçbir katliamı kınamadılar; hatta bütün bunlara rağmen PKK’nın yanında yer aldılar. PKK’nın Metina’daki karargahında şoför olarak görev aldığını belirten Merdan Rüştü Ovalıoğlu, HDP’nin parti tüzüğünün, örgütün görevlendirdiği Zerrin, Zafer ve Garzan’ın da dâhil olduğu bir grup tarafından yazıldığını belirtti. HDP’liler PKK’lı teröristlerin cenazelerine katıldılar. HDP’li milletvekili ve belediye başkanı adaylarının Kandil’den belirlendiği yönünde yaygın iddialar var. Bütün bunlar, HDP’yi, PKK ve uzantısı diğer terör örgütleri ile bütünleştiren unsurlardır.
Bunlar bariz şekilde hemen göze çarpanlardır. Daha derin incelemelerin yapılması halinde, HDP-terör ilişkisini ortaya çıkaracak çok daha başka bulgulara ulaşılabilir.
PKK/PYD/YPG-HDP-CHP ilişkilerine İlişkin Kamuoyundaki Algılar
Burada, PKK/PYD/YPG-HDP-CHP ilişkilerine ilişkin halkın çoğunluğunda hâkim olan algı şu yöndedir:
“PKK eli kanlı bir terör örgütüdür. KCK, PKK’dan bağımsız bir yapı değildir, her ikisi ortak terör yapılanmasıdır. PYD-YPG, PKK’nın mutlak uzantısı olan, en az PKK kadar terör örgütü olma özelliği olan örgütlerdir. HDP, PKK-KCK-PYD-YPG terör yapılanmaları ile ilişkili olan, onların siyasi kanadı konumunda olan, yönetiminde mutlak olarak PKK’nın belirleyici olduğu bir partidir. Bu vesileyle, HDP ile burada sözü edilen terör örgütleri arasında bariz bir fark yoktur. HDP, sadece AYM karar verinceye kadarki konumu itibariyle Anayasaya uygun gibi görünmektedir. PKK’ya sürekli destek veren, cenazelerine katılan, onu kanlı terör eylemleri sebebiyle lanetlemeyen, hatta PKK’ya eleman devşirdiği yönünde yaygın kanaatlerin mevcut olduğu pozisyonu ile HDP-PKK bütünleşmesinden söz edilebilir”.
CHP’nin, son yıllardaki, yıkıcı ve bölücü amaçları bariz bir şekilde belirgin olan PKK ve HDP dâhil olmak üzere uzantıları ile alakalı politika ve uygulamaları, eski kimliğinden çok farklı olduğu gibi, CHP’lilerin kamuoyuna yansıyan çoğu açıklamaları da, CHP’nin eski katı ve belirgin kimliği ile büyük ölçüde çelişmektedir.
CHP’nin terörle bütünleşen yapılarla alakalı ilişkileri kısaca şu şekilde özetlenebilir:
CHP, hem ülkemizin bölünmesi amacı uğruna 40 yıldır terör eylemleri gerçekleştiren, onbinlerce asker ve sivil vatandaşlarımızı hunharca katlederek şehid eden, harici güçlerin ülkemizi parçalamak için paravan olarak kullandığı terör örgütü PKK ve illegal uzantıları hakkında çok net bir şekilde mesafeli olmamakta, hem de PKK’nın siyasi uzantısı olan (bu konuda Halkımızın büyük ekseriyetinde güçlü bir algı var) HDP ile çok sıcak ilişkiler içinde olmakta, yerel yönetimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde net bir şekilde bu parti ile fiili ittifaklar tesis etmektedir. Çoğu kereler CHP adına yapılan açıklamalarda, HDP’nin rahatsız edilmemesine özen gösterilmekte, PKK’ya yönelik Suriye ve Irak topraklarına askerlerimizin gönderilmesine ilişkin tezkerenin oylanmasında HDP ile birlikte hareket edilmektedir.
PKK, PYD/YPG terör örgütü müdür? şeklindeki soruya, CHP’li yetkililerin tamamen çelişkili açıklamalar yaptıkları görülmektedir.
Kılıçdaroğlu’nun, Ahmet Hakan’ın programında yaptığı bir konuşmasında “YPG bir terör örgütü değildir; CHP, YPG’yi bir terör örgütü olarak görmemektedir; YPG vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur” dediği halde, bir başka konuşmasında “PYD’nin de YPG’nin de bir terör örgütü olduğunu defalarca söyledim”; Fatih Altaylı’nın programında “YPG’nin terör örgütü olduğunu, PKK’nın yan kuruluşu olduğunu herkes biliyor” diyerek birbirinden yüzde yüz farklı sözler söylediği görülmektedir.
CHP adına yapılan açıklamalarda, bir taraftan PKK tarafından gerçekleştirilen hunharca katliam eylemleri kınanırken, güya sözüm ona terör örgütünün reklamını yapmamak bahanesi ile PKK’nın adı anılmaksızın terör eylemlerinin kınandığı, bir başka açıklamada yine PKK’dan söz etmeksizin tüm terör örgütlerinin lanetlediğinin söylendiği görülmektedir.
CHP, fiili olarak PKK’nın mutlak siyasi uzantısı olan HDP ile her türlü ilişki içinde olabilmekte, bazı partililer PKK’lı teröristlerin taziyelerine katılmakta, bazı CHP’lilerin açıklamaları HDP’lilerle ve PKK’lılarla aynılık derecesinde benzerlik arz etmektedir.
Mesela Abdullah Öcalan'ın eski avukatı ve CHP’li Sezgin Tanrıkulu, (hükümete hitaben) “PKK’lıları toplu olarak infaz ettiniz” diyerek Mehmetçik ve polisleri suçlamıştır.
Türkiye, İHA, SİHA vb. araçları yaparak ve kullanarak, PKK ve uzantılarına karşı etkili şekilde mücadele etmektedir. Şu anda, İHA ve SİHA’ların kullanımı sayesinde, PKK başını mağaralardan bile çıkaramamaktadır. PKK’ya karşı yürütülen bu başarılı mücadele PKK’yı ve CHP’deki bazı kişileri rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlığı en açık şekilde dile getiren kişi, Tanrıkulu’dur. İktidara gelirlerse milli İHA ve SİHA’ların mimarı Selçuk Bayraktar’ı yargılayacaklarını ima eden Tanrıkulu, CHP’nin iktidar olması halinde olabileceklerle alakalı Twitter hesabından şu paylaşımları yapmıştır:
“Bayraktar SİHA üretimi durduruldu. Dışişleri Bakanı Sezgin Tanrıkulu Türkiye’nin savaş suçu işleyen bu ölümcül silahlara ihtiyacı olmadığını söyledi. SİHA üretim merkezini yurt dışına taşıması için Selçuk Bayraktar’a iki hafta süre tanındı”. “Bayraktar adlı SİHA’larla sivil yurttaşlar vuruldu, öldürüldü. Bütün alçaklığınıza rağmen bunu teşhir etmeye devam edeceğim”. “Bu korku size yeter troller. Ama emin olun âdil olacağız”. Burada Tanrıkulu’nun rahatsızlığının asıl sebebinin, İHA ve SİHA’ların, varlığından çok, algı olarak PKK ve uzantıları PYD/YPG’ye karşı etkin olarak kullanılmaları olduğu söylenebilir.
Tanrıkulu, HDP’nin de ülke yönetiminde olması gerektiğini açıkladı. Bu açıklamayı tamamlayıcı şekilde, HDP Eş Başkanı Pervin Buldan da, muhalefetin, HDP’siz iktidar olamayacağını, HDP’nin de yönetimde yer alacağını, muhalefetin HDP’nin de içinde yer aldığı bir yönetim olarak tek başlarına çok bir şeyi yapmalarına fırsat vermeyeceklerini, HDP’den farklı görüşler ortaya koymanın CHP’nin elini güçlendirmeyeceğini” açıklamıştır.
Eski CHP Milletvekili Dursun Çiçek ve Barış Yarkadaş, “HDP'ye bir, iki ya da üç bakanlığın verilebileceğini” söylediler. Benzer yönde açıklamaları CHP’li Gürsel Tekin de yaptı. Hatta Yarkadaş’a göre, HDP’li birisi İçişleri ve Dışişleri Bakanı bile olabilir.
Tekin’in HDP’ye bakanlık verilebileceğini açıklamasına karşı, İyi Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun “Kime sordunuz da kime neyi veriyorsunuz? Biz böyle bir şeye asla razı olmayız” şeklinde sert tepki vermesi üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Kendisi ne 6 liderden biri, ne parti sözcüsü, ne de grup başkanvekilidir. Yetkisi olmayan bir konuda açıklama yapmış, kendi düşüncesini söylemiş. Burada kararı verecek olan 6’lı masadır” şeklinde bir açıklama yaptı. CHP Sözcüsü Faik Öztrak’a göre de, “böylesine önemli bir konuda milletvekillerinin açıkladığı görüşler, kendi kişisel görüşleridir. CHP’nin böyle bir görüşü yoktur. Zaten bu işin nasıl olacağını, Genel Başkanımız geçen gün yapmış olduğu bir televizyon programında açıklamıştır. Buna altılı masa karar verecektir”. Bu açıklamalardan 10 gün sonra, (21.09.2022) CHP Parti İçi Eğitim Sorumlusu Aytuğ Atıcı, “Eğer siz HDP ile ittifak ya da koalisyon yaparsanız, tabii ki bakanlık vermek zorundasınız” dedi. Her ne kadar, CHP’li Tekin ve Atıcı’nın görüşleri kişisel denilse de, kamuoyu, CHP’li milletvekilleri tarafından yapılan her bir açıklamayı, o partinin görüşü olarak algılamaktadır.
Kamuoyunda oluşan algıyı temsilen sormak isterim:
“HDP’li bir İçişleri Bakanı PKK ile mücadele eder mi?” Takdir okurlarımın.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir açıklamasında, “CHP’nin 2 kırmızıçizgisi var; bayrağımız ve vatanımız”, derken, CHP Parti Meclisi Üyesi Nevaf Bilek, “Diyarbakır, Kürdistan'ın bir parçasıdır” ifadesini kullanıyor. Kılıçdaroğlu, bir konuşmasında, Demirtaş hakkında üç yıl hapis istemiyle açılan dava ile alakalı olarak “Bu tür iddianameleri aslında Selahattin Demirtaş Bey alacak GÖĞSÜNE ŞEREF MADALYASI olarak takacaktır” dedi.
Bütün bunlar, CHP’nin terörle, PKK terör örgütleri ve uzantıları ile olan ilişkilerini, bu konudaki çelişkileri, programındaki kimliği ile açıklanan kimliği arasındaki belirsizlikleri ve karmaşayı gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu algı neticesinde, Gazeteci Hulki Cevizoğlu, bir Tv programında “Selahattin Demirtaş CHP’yi idare eder vaziyete gelmiş görünüyor!” demiştir.
Bu belirsizlik ortamında, Türkiye’de muhafazakâr ve milliyetçi seçmenlerden CHP’ye oy gitmesi imkânsıza yakın derecede zor görünmektedir. Çünkü CHP, bu belirsiz kimliği ile bu kesimlere güven vermiyor. Helalleşme adı altında yapılan ve sahiciliği konusunda ciddi şüphelerin olduğu çabalar da bu güvensizliği yıkmaya yetmemektedir.