Diyarbakır Belediye Başkanlığı önüne çadır kurarak, PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklarını geri isteyen anneleri selamlıyorum.
Erkeklerin yapamadığı bir başkaldırıyı, hiçbir tereddüt göstermeden, canlarını siper ederek gerçekleştiren annelere gösterilen cılız destek, sizin de dikkatinizi çekmiştir.
BDP’nin bu olaya gösterdiği siyasi umursamazlık anlaşılabilir, onlar PKK’dan besleniyorlar ama CHP ve MHP’nin suskunluğunu nasıl izah edelim?
Siyaset, bölge halkının PKK’ya verdiği destekten şikayet etmiyor muydu?
İşte o bölge halkının bir bölümü, PKK’ya vücutlarını siper ediyor.
Peki, bu sessizlik niye?
MHP’nin, “Ne yani. PKK’ya çağrı yaparak onları muhatap mı kabul edelim?” itirazı ilk bakışta makul görünebilir ama MHP pekala, o annelere, “PKK işte bu. Sizin yanınızdayız.” sözünü rahatlıkla kullanabilir.
Ya CHP?
Terör örgütü PKK konusunda, siyaseten MHP’den daha fazla alana sahip olmalarına rağmen, izah edilemez bir suskunluk içine girmelerinin nedeni nedir?
CHP’nin bu suskunluğunun nedeni parti içinde PKK’ya destek veren milletvekilleri olabilir mi?
Soru işaretini kaldırıyorum;
Nedeni, tam da budur.
Açılım projesine mesafeliyim ama devlet, tüm gücüyle terörü bitirmek için kolları sıvadı.
Bu saatten sonra, bu hayati sürecin başarıya ulaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için olmazsa olmazdır.
PKK’ya destek veren bölge halkının önü PKK tarafından kesildiğinde de, 15 yaşındaki çocuğu kaçırıldığında da, kurtuluş ümidini Türkiye Cumhuriyeti’nde görmesi, psikolojik üstünlüğün Türkiye Cumhuriyeti’nde olduğunu açıkça gösteriyor.
Her şey oy için ise, vatandaş için kim çalışacak?
Diyarbakır Belediyesi önündeki anneleri yalnız bırakmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin altındaki tuğlaları çekmektir.
Allah’ı bir, bayrağı bir, ezanı bir milleti, kim diz çöktürebilir?
Devamı gelecek!
Okurlarım uyarınca, kontrol ettim.
Soma faciasında, maden sendikalarına ilk dikkati bu satırların yazarı çekmiş.
Sendikadan, ilk bölgesel istifa geldi ama yetmez.
Genel başkan dahil tamamı hemen istifa etmeli.
İşçinin, emekçinin sırtından saltanat sürmek buraya kadar.
Yalnız Soma değil.
Tüm sendikalar, kooperatifler kendilerine öz eleştiri yapmalı.
Yapmayana, işçi haddini bildirmeli.
Bir sendika, patron yalakası olacaksa, istifasını verip, işverenler sendikasına geçmeli.
İşçiyi işçi, memuru memur yönetmeli.
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...