Sabah’ın el değiştirmesinden sonra Hürriyet tek güç kaldı.
Sabah, muhtemelen bir denge unsuru olmaktan ziyade, bir misyon gazetesi olarak yoluna devam edecek.
Belki arada cılız sürprizler yapacak ama, zevahiri kurtarmak için olabilir bu.
Sarsıcı bir gazete olmayacağı açık.
Unutulan veya görmezden gelinen başka bir konu daha var.
Sabah, marka değerini uzun bir süre yaşatır.
Etkinliği tartışmalı olur ama, prestiji devam eder.
Şunun için;
Sokaktaki insanın Sabah’ı kim almış diye bir derdi yok.
Sokaktaki insan için Sabah, Sabah’tır.
Onun ideolojik kırılmalarını önemsemez.
Bu, üç beşbin kişinin derdi olarak kalır.
Zaten, entelektüel hastalık denen problem burada başlıyor.
Toplumda söz sahibi olan insanlar, kendi düşündüklerinin toplum tarafından da düşünüldüğü gibi ilginç bir saplantıyla yaşıyor.
Yok böyle bir şey.
Herkesin işi-gücü var.
Mesele şu;
Sabah’ın boşluğunu kim dolduracak?
Ya da doldurulmalı mı?
Tek kale bir maç kabul görmeyecektir.
Sabah’ın boşluğu hissedilecektir.
Şu anda Ciner bu boşluğu doldurmaya yakın gibi görünüyor.
Konuyu hırs haline getirmiş izlenimi veriyor.
Tuttuğunu götürüyor.
Kanal1, HabertürkTV, Habertürk.com, Habertürk Radyo, dergiler ve aldığı iddia edilen internet siteleriyle böyle bir görüntü var.
Ben Ciner’in gözü kapalı bir muhalefet yapacağına ihtimal vermiyorum.
Kontrollü gidecektir.
Mallarına el konulmasının can sıkıntısını unutmayacaktır ama, tekrar duvara çarpmak da istemez.
Google’a bakanlar, Ciner’in Sabah Grubu’nu satın aldıktan kısa bir süre sonraki tarihe denk düşen bir habere rastlayabilirler;
“Sabah Grubu devlete geçecek”
O haberin altında bu satırların yazarının imzası var…
Şu andaki öngörüm de şu;
Ciner, sert muhalefet yapmayacak!
Yaparsa ne olur?
Kritik bir soru bu?
Medya da değil ama asıl işinde önü kesilir!
Ciner için önemli mi?
Evet…
En azından 6 ay…
6 ay sonra mı?
Belki!