‘Biz dolarla ilgilenmiyoruz, istesek düşürürüz.’ sözü düştü dün gazetelere Ekonomi Bakanının.
Dolar 8 buçuk lira, euro 10 lirayı geçti..
Almanya’da okul harçlığını biriktiren bir çocuk azmederse üniversiteye başlamadan Türkiye’de köşebaşı bi’ dükkân kapatabilir.
Avarelik günlerini Türkiye’de geçirmek isteyen bir Fransız vatandaşı, aldığı işsizlik maaşıyla denize nazır beş yıldızlı bir otelin balkonunda günbatımına karşı şarabını yudumlayabilir..
Kafasını çalıştıran beş Hollandalı öğrenci altı - yedi sene sabreder, birikim yaparsa biraz da devlet desteğiyle fabrika kurabilir bu memlekette.
Büyük yabancı yatırımcılar belki gelmiyor ama, küçük birikimleri ülkemize çekmek için bir fırsat olabilir bu kur vaziyetleri.
Tanıtım filminde Nusret tuz serperse..
Gevrek sesli bir bey abi afili bi’ girizgah yapar; yandaş şarkıcılar, türkücüler, bilumum ünlüler dişlerini göstererek ‘gel gel’ yaparlarsa..
Oldu bu iş, kesin gelirler.
Zaten bize ve malum misafirlerimize mesafeliler; Ama diyelim bi’ arkadaşa bakıp çıkmak için tüm sınavları verdi, her türlü prosedürü tastamam asgari ücretli Nuri abinin..
Hesap ettim, evvelce kapılarına dayandığımız Viyana’ya tüm maaşıyla gidiş – dönüş bileti alamıyor.
Giderse, ki ülkeye almıyorlar. Dönmek isterse, ki dönemiyor; dönüşün yarısına kadar yetiyor maaşı Nuri abinin, Viyana kapısının önünde bırakıyorlar.
Olsun, yabancı küçük yatırımcı ülkemize gelmek için can atıyor..
Bi’ slogan bulmalı buna.
‘abur cubur almayın, ülkemize yatırım yapın.’ olabilir mesela.. Çocukları, gençliği bam telinden yakalamalı.
Amblem; metal kumbara, ortasında çokomel resmi.
Çokomelin üstünde kırmızı renkli bi’ çarpı işareti. Uçları kesik kesik ama, sanki keçeli kalemle çizilmiş gibi.
Zira tırnaklarımızla kazıya kazıya geldik biz bu noktaya, bir çuval incir son kertede berbat edilmemeli;
Detaylar çokomelli.
Mantık; çokomel alacağına Türkiye’de ev al, dükkân al, fabrika al.
Yatırım yapmaya hevesli her Avrupalı çocuğun beynine bu fikir nakış nakış işlenmeli.
‘Fırsatlar ülkesi artık Amerika değil, Türkiye.’ denilmeli.
Lobi faaliyetleri yürütülmeli. Okul aile birliğiyle, sınıf anneleriyle görüşülmeli.. Gerekirse okul müdürüyle de görüşülmeli;
Yönlendirdiği her yatırımcı öğrenci için duruma göre okula yüzde teklif edilmeli. İskontoda cimriliğe tevessül edilmemeli.
Küçük yatırımcıyı cezbetmek için her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmeli; kampanya, yerel radyo reklamları, el ilanları, irili ufaklı konserlerle beslenmeli.
Çarpım tablosu ve İngilizce bilen en az bir personele heyette yer verilmeli.
Kerrat seviyesinde matematik / ekonomi bilgisi - yatırımcıyla anlaşabilecek kadar da yabancı dil önemli, ihmal edilmemeli..
Avrupalı çocukların harçlıklarını ülkemize çekme fikrine gülenler olacaktır, ironi yaptığımı düşünenler.. ‘Ersan Yıldız bu hafta skeç yazmış.’ diyenler de olacaktır..
Ama ben ciddiyim.
Mesela Tarım ve Orman Bakanından daha ciddiyim.
Deprem bölgesinde enkaz altındaki yurttaşla görüşen; ona nasıl hareket etmesi, nasıl nefes alması gerektiğini söyleyen profesyonel kurtarma personelinin elinden telefonu alıp, kameralara poz kesen Tarım ve Orman Bakanından daha ciddiyim.
Bütün gözler onun üzerindeyken bile Salda Gölünün kumuna sahip çıkamayan Çevre ve Şehircilik Bakanından da ciddiyim.
Yerli ve milli elektronik kelepçe icat eden Teknoloji Bakanından daha ciddiyim.
Açlıktan intihar edenlerin yaşadığı - öldüğü ülkede bir tweete İsveç’e uçak kaldıran;
91 saat sonra enkazdan çıkarılan, annesi ölmüş çocuk için: ‘Ayda’nın acıyan bir yeri yok, köfte ve ayran istiyor.’ diyen, Ayda bebeğin asıl acıyan yerlerini görmeyen Sağlık Bakanından daha ciddiyim.
Sanki eğitim sıralamasında Uruguay’ın az üstünde değilmişiz, çözülecek sırlarımız varmış gibi; çöken EBA sistemi için: ‘Siber saldırı zannettik, meğer bizim çocuklarmış.’ diyen Milli Eğitim Bakanından daha ciddiyim mesela..
Bu ekonomik hamle hususunda ben çok ciddiyim. En azından bu yapılanlardan daha mantıklı teklifim. Üstelik çokomelli..
Bi’ düşünün derim.