Partilerin cumhurbaşkanı adaylarını merak ediyoruz, her gün Tayyip Erdoğan aday olacak mı, CHP’nin adayı Mansur Yavaş mı yoksa Yılmaz Büyükerşen mi, MHP Meral Akşener’i aday gösterecek mi gibi sorularla tartışıyoruz. Bunlar konuşulmalı ama asıl konuşulması gereken 2 konu daha var, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili…
İlki, seçim süreci ve kampanya koşulları; siyasi partiler aday belirliyorlar fakat seçim sürecine resmen karışamıyorlar. Aday maddi kaynağı kendi bulmak zorunda. Gerçek kişilerin yapacağı bağışlar 8-9 bin lira ile sınırlı. Tüzel kişilerin yapacağı ayni yardımlarda ise sınır yok. Saçma sapan bir düzenleme. Bir firma isterse adaya milyonlarca lira tutan uçak tahsisi, ekip, donanım desteği yapabilir ama firma sahibi nakit olarak 9 bin liradan fazla yardım yapamaz. Diğer yandan Recep Tayyip Erdoğan aday olursa kampanyasını başbakanlıktan istifa etmeden yürütebileceği iddiasında… Hatırlayacaksınız, belediye başkan adayı olan bakanlar dahi YSK Kararına rağmen istifa etmek zorunda kalmışlardı. Göreceksiniz kampanya koşulları ve seçim süreci kimsenin içine sinmeyecek, itirazlarla geçecek, sıkıntı yaratacak…
İkincisi, seçim sonrasıyla ilgili; Seçim sonrası bir sistem veya rejim krizi yaşayacağız. Halkın doğrudan oyuyla gelmiş, çok popüler bir cumhurbaşkanının icra yetkisinin olmamasını ve sorumsuz olmasını mevcut sistemle bağdaştırmak mümkün değildir. Erdoğan yetkilerini sınırsız kullanmaktan bahsediyor peki ya cumhurbaşkanı muhalefetten biri olur da o da yetkilerini sonuna kadar kullanırsa… Ya AKP hükümeti değil de Erdoğan ile zıt görüşlerde olan bir hükümet olursa… Kaldı ki tamamen cumhurbaşkanı ile aynı görüşte bir başbakan ve hükümet olsa dahi rejim krizi yaşanır. Çok partili sisteme aykırı bir iki turlu seçim yöntemi ile kendimizi sıkıntıya soktuk…
Bunları Anayasa değişikliği sırasında söyleyemedim ama cumhurbaşkanlığı seçim kanunu çıkarken Meclis’te anlattım. Kimin umurunda?
Devlet nosyonundan yoksun olanlardan başka bir sonuç beklenmez ki…
***
Biliyorsunuz 2013’e ait vergi rakamları açıklandı. Rekortmenler yine Tayyip Beyin beyaz Türkler dediği kesimden. O ünlü mega proje müteahhitleri, Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’ine bağışta bulunup ihale alanlar, parti müteahhitleri, AK müteahhitler veya “zenciler” yine yok vergi verenler listesinde… Bu ne demek? AKP kendi zenginlerini yaratmadı mı yoksa AKP’liler hala bu laik devlete vergi verilmez modundalar mı?
Her hal ve karda yazık…
Üstelik ilk 100 vergi rekortmeninin 78’i İstanbul’dan… Ankara ve İzmir’lileri de çıkarınca Gaziantep dışında vergi rekortmenimiz olmuyor.
Yoksa bu AKP Hükümetleri Anadolu Kaplanlarını da mı öldürdü?
Kılıçdaroğlu, Grup konuşmasında işaret etti; Reza Zarrab’ın ortak olduğu 15 kadar şirketin toplam ödeyecekleri vergi 10 milyon liraymış. Hani Zarrab enişte Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini kapatmıştı? Trilyonlar kazanan bir işadamı veya şirketleri vergi vermede Koç’ları geçer normal olarak… Hani nerede?
Yoksa Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi vergiyi Tayyip Beye mi ödedi?
İzninizle bir önemli konuyu daha sonra detaylandırmak üzere yazayım; Bu 17 Aralık süreci çok fazla siyasete bulaştırıldı ve sakıncaları görülemedi ama uluslararası boyutu olan, Türkiye’nin milli güvenliğini çok önemli bir konu… Bu konuyu objektif olarak değerlendirelim lütfen.