Biliyorsunuz 2007’de yapılan referandum sonucuna göre artık cumhurbaşkanını halk seçecek. Geçen hafta resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu ile halkın yapacağı seçimin detayları da düzenlendi. Kanuna göre (Anayasa ile olması gerekirdi) 2014’te ilk defa halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanımız olacak.
Ben en başından beri cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine değil ama yöntemine, aceleye getirilmesine, görev ve yetkileri aynı kalırken, parlamenter sistemin garabet bir başkanlık sistemi ile ucubeye benzetilmesine karşı çıktım. Aklımda bir yığın soru işareti var ve 2014’ten sonra zaten sorunlu olan sistemimizin hiç işlemeyeceğini düşünüyorum. Ne parlamenter sitem ne de başkanlık sistemi, tam bir garabet oluştu. Şu sorularıma kim mantıklı cevaplar verebilir?
Doğrudan halk tarafından en az yüzde 51, ortalama yüzde 70 oyla seçilen bir cumhurbaşkanı mı popüler ve etkili olacaktır, yoksa onun atadığı ve meclis dengeleri ile uğraşan bir başbakan mı? (Sadece AKP dönemini düşünmeyin)
Yetki başbakan da ama halk desteği de cumhurbaşkanında olacak, sistem işler mi? Hele farklı partiler ve görüşlerde iseler…
Bu sorularıma “Gayet sorunsuz olur. Şimdikinden iyi çalışır” diyenler hayal kuranlardır.
Peki şu soruma cevap verin bakalım; Cumhurbaşkanı adayları ne diye propaganda yapacaklar? (Cumhurbaşkanının görevi sadece kanunları yayınlamak ve devleti temsil etmektir, sorumsuzdur) Halkın ekonomik, sosyal sorunlarını, dış politika görüşlerini dile getirseler, bunları çözeceğim deseler olmaz, çünkü, sorumlu hükümet. Cumhurbaşkanı adayları ne vaad edecekler, hangi programı halka sunacaklar? “Ben çok iyi kanun yayınlar ve devleti çok iyi temsil ederim” mi diyecekler?
Peki, bunları geçtim. İddialı bir cumhurbaşkanı adayının seçim kampanyası kaça mal olur? Birkaç ay sürecek, tüm kentler mümkün olduğunca dolaşılacak, tüm iletişim araçlarından yararlanılacak, en az 100 kişilik uzman ekipler çalıştırılacak… Milyonlarca poster, afiş, ilan, reklam gerektirecek. Ben iddialı bir aday için bu rakamın 50 milyon liraya yaklaşacağını düşünüyorum. Miktarı ne olursa olsun etik harcanması daha önemli. Ancak öyle bir seçim kanunu yapıldı ki rezaletlere yol açacak gibi görünüyor.
Kanunun 14’üncü maddesi Cumhurbaşkanı adaylarının alacağı yardımları düzenlemiş. Maddeye göre adaylara, tüzel kişiler ayni veya nakdi yardım yapamıyorlar. Dolayısı ile siyasi partiler, dernekler, vakıflar, meslek kuruluşları, şirketler adaylara yardım yapamayacaklar. Kanuna göre adaylara sadece gerçek kişiler yardım yapabilirler. Gerçek kişilerin yapacakları nakdi yardım en yüksek devlet memuru aylığına bağlanmış ve şimdiki ölçüye göre 8.300 lirayı geçemiyor. Gerçek kişilerin cumhurbaşkanı adaylarına ayni yardım yapmaları konusunda ise herhangi bir kısıt yok. Yani gerçek kişiler nakdi yardım yapmak isterlerse 8 bin 300 lirayı aşamayacaklar ama ayni yardımda sınır yok. Uçak, helikopter, taşıt aracı, yüzlerce eleman, reklam, televizyon programı, kamuoyu yoklamaları, eşantiyon gibi yardımlar yapılmak istendiğinde ise sınır yok...
Bunun manası nedir?
Üstelik nakdi yardımların denetlenmesi yanlış bir şekilde de olsa öngörülmüş ama ayni yardımlar için denetim dahi yok!
Bu belki ilk seçimde olmaz ama sonra skandallar çıkarır. Parası ve ünü olanlar aday olur, konu iyice sarpa sarar…
Böyle bir anayasa değişikliğini ve böyle saçma bir kanununun çıkmasını aklım almıyor…