Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Cumhuriyet kutlamaları ve resepsiyonlarının iptal edilmesi, beraberinde değişik tartışmaları da getirdi. İptale gerekçe olarak gösterilen, “Van depremi oldu, kutlama yapmak uygun olmaz.” yaklaşımı muhalefet cephesini tatmin etmedi. Hatta, örtülü de olsa muhalefetten, “Van depremi bahane edilerek rejimin altı oyuluyor” iddiaları bile geldi.
Bu tartışmaları alevlendiren ise, hükümet üyelerinin bazı düğünlere aktif olarak katılması oldu. İşte bu fotoğraflar kamuoyunun bir bölümünde, “Madem yas nedeniyle Cumhuriyet kutlamaları iptal edildi, hükümet yetkilileri neden düğün törenlerine katılıyor?” tezleriyle Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’e cevaplanması zor sorular yöneltildi.
Doğrusu, görünen fotoğrafa baktığımda ben de Cumhuriyet kutlama ve resepsiyonlarının iptal edilmesinde kabul edilebilir bir mazeret göremedim.
Van depremi ciddi bir olaydır.
Elbette madden ve ruhen tüm milletçe bu yasa uygun davranmalıyız.
Şarkılı/türkülü eğlence doğru değil ama Cumhuriyet kutlamalarında zaten şarkı/türkü yok ki. Cumhuriyet kutlamaları belli ritüellerin yerine getirilmesinden ibaret.
İçinden çıkamadığım bir başka problem de, “Hükümet rejimin altını oymak istiyorsa, hükümetin başkanı Erdoğan, üstelik de Ortadoğu ziyaretinde, ‘siz de laik olun’ gibi riskli bir sözü nasıl kullandı?”
Ya da hükümet, “Cumhuriyet kutlamalarını iptal ederek, rejimin altını oyarım” gibi saf bir düşünceye sahip olabiliyorsa, 3 kez tek başına iktidar olabilecek bir zekaya nasıl sahip olabiliyorlar?
Zihnimi kilitleyen bu sorulara, kamuoyunun da bilmediği yanıtı sanırım buldum.
Cumhuriyet kutlamalarının iptal edilme nedeni kısa bir süre önce PKK’nın Kandil’den Ankara, İstanbul ve İzmir’e gönderdiği canlı bombalar.
Üst düzey bir devlet görevlisinden edindiğim bilgilere göre Emniyet, sayıları 3’ten fazla canlı bombanın üç büyük ile gönderildiğini teknik takiple öğrendi. Canlı bombalara verilen talimat, kutlamalarda halkın ve devlet protokolünün yoğun olduğu yerlerde kendilerini imha ederek üst düzey devlet yetkililerini öldürmek yönünde olunca bu riskin göze alınamayarak Cumhuriyet kutlamalarının iptal edildiği söyleniyor.
İhtiyat rezervimi muhafaza etmekle birlikte bu bilginin doğruluğuna inanıyorum.
İran masada!
Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısında ana gündem Kazan Vadisi operasyonuydu. Van’da yaşanan depremle ilgili koordinasyon problemleri ve terör örgütünün yaptığı provokasyonlar da konuşuldu.
Ancak edindiğim bilgilere göre, basın açıklamasına yansımayan ama uzun süre konuşulan bir diğer konu PKK ekseninde İran konusu olmuş.
Hükümet kanadı, PKK konusunda İran’la ortak operasyon şeklinde konuyu sunsa da, İran’la bilgi paylaşımı konusu hafifçe geçilmiş ama operasyonun söz konusu olmadığı belirtilmişti.
İran’ın PKK konusundaki ikili tutumu ve Karayılan’la olan yakınlaşması MGK’da ele alınmış. Buna karşı strateji ve politikalar ele alınırken, çift taraflı davranışlara karşı geliştirilebilecek tedbirler geniş biçimde masaya yatırıldı.
Önümüzdeki günlerde PKK’nın dış politikaya yansıyan yönleri hayli sıcak olacak gibi. PKK’ya destek veren ülkeler için tüm olasılıkların masaya yatırıldığını söylemek sanırım durumun ciddiyetini anlatmak için yeterli olur.
Köstebek gazeteci iddiası!
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, gurup toplantılarında belgeler göstererek Deniz Feneri’yle ilgili yaptığı konuşma, Van depreminin gölgesinde kalsa bile uzun süredir gündemin ana maddesi. Kılıçdaroğlu, sızdırma olayında dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın koruma müdürü ve Kırıkkale Belediye Başkanı üzerinde durdu ancak aldığım bilgilere göre sızdırma olayının içinde tanınmış bir de gazeteci var.
Mesleki kimliği nedeniyle Deniz Feneri sanıklarıyla görüşmesi daha rahat olduğu için bu gazetecinin köstebek olarak tercih edildiği söyleniyor. Tam bu noktada Kılıçdaroğlu’nun tanınmış gazetecinin ismini şimdiye kadar neden açıklamadığı sorusu da akla geliyor. Kişisel tahminim; ya emin olmaya çalışıyor, ya da zamanını bekliyor.