Falancayla gezmeye gitmem, dedi diye beş ay verdiler..
Mürekkebi içine çekilsin diye, falancayla gezmeye gitsin diye, boynuna beş (5) ay geçirdiler; sus mukabilinden.
Ki, susmazsa peşindeki beş (5) ay’ı da ilave edecekler.
Çok değil, yirmi yıl sonra ‘falancanın’ esamesi okunmayacak; bir sokak röportajında adını hatırlayabilen vatandaşın yakasına gül takılacak, tebrik edilecek, adını bildiğine şaşılacak.
Ama, onunla ‘gezmeye gitmek’ istemeyen yazarın kitapları daha bin yıl okunacak..
Susmadı:
Vatan, çiftliklerinizse / Kasalarınız ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan. / Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan / Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan ölmekse yazın / Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan / Vatan tırnaklarıysa ağlarınızın. /
Yazın üç sütun üst üste kapkara haykıran puntolarla.. / Nazım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor hâla../
Dedi.
Boynuna beş (5) ay geçirdiler;
‘Gezmeye gitmem’ dediği için, susması için..
‘Yılmaz Özdil’in ve Cüneyt Özakman’ın cesetlerini camiye sokmayın.’ Dedi, Doçent Doktorun biri.. Bu Doçent Doktorun biri, bu Cumhuriyetin üniversitelerinin birinde öğretim görevlisi.
Bunu diyen Doçent Doktorun biri;
Bundan doksan sene önce, böyle bi’ mevsimde.. Menemen’de, Derviş Mehmet’ti.
Başında sarığı vardı, elinde asası, yanında müritleri. Müritlerin elinde tabancası tüfeği.. Sabahın dördünde Menemen’e girdiler.
23 Aralık 1930’un sabahında:
‘Ben mehdiyim, dinimizi korumaya geldim. Beni dinleyin.’ Dedi. Arkasında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu, şeriat bayrağı altında toplanmayanları kılıçtan geçireceklerini söyledi.
Halife ordusunun geleceğini duyan ahali korktu, Cumhuriyet çok gençti, gücü henüz test edilmemişti.
İlçedeki hareketlilik alay komutanın kulağına gitti. Komutan, Asteğmen Kubilay’ı görevlendirdi.
Mangasıyla olay yerine gelen Kubilay, yobazın yakasına yapıştı: ‘Ne yapıyorsunuz ? Siz kimsiniz ? Hükümete isyan mı ediyorsunuz ? Haydi, dağılın !’ Dedi.
Vurdular öğretmen Kubilay’ı.
Yaralı haliyle camiye sığındı Asteğmen Kubilay.
Yakalayıp, boğazına kör bağ bıçağını dayadılar. Ayırdılar kafasını gövdesinden, bi’ sopanın ucuna bağlayıp Menemen’de gezdirdiler..
‘Yılmaz Özdil’in ve Cüneyt Özakman’ın cesetlerini camiye sokmayın.’ Dedi, Doçent Doktorun biri.. Bu Doçent Doktorun biri, bu Cumhuriyetin üniversitelerinin birinde öğretim görevlisi.
‘Ana akım medya’ olduğunu iddia edenleri,
‘Kalbini yardın da mı gördün?’ diyen Peygamberin tebliğ ettiği dinin Türkiye’deki temsil makamını,
Ceketinin ensesinden tutulup, Ak Partinin nizamiyesine kedi yavrusu gibi bırakılan; o ana kadar gıkı çıkmayan, şimdi demokrasi şövalyesi kesilenleri saymaya gerek yok..
Ana muhalefet lideri, konudan üç gün önce Avrupa Erkekler Artistlik Cimnastik Şampiyonası’nda halka aletinde birinci olan sporcuyu kutladı.
Akşener, ertesi gün Doğu Türkistan Cumhuriyetinin eski genel sekreteri rahmetli İsa Yusuf Alptekin’i vefatının 25. yılında rahmetle andı.
‘Bin günde memleket hareketi’ başlatan İnce, ABD’nin müttefiklik hukukuna uymayan yaptırım kararını kınadı..
Ama hiçbiri memleketin en çok okunan yazarına yapılan tehdidi kınamadı.
Ama hiçbiri:
‘‘Müptezel herif, senin dedelerin o işe 90 yıl önce tevessül etti. Cumhuriyet değerleri; öğretmen, şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın, şehit bekçiler Hasan ve Fehmi’nin heykelini tek cisimde; başını kesip ucuna bağladığınız sopayla beraber Menemen’in en görünür yerine, Yıldıztepesi’ne dikti.
Kaidesinin üç yanında ‘İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçileriyiz.’ Yazıyor. Önündeyse Ata’nın gençliğe hitabesi var. Onu da mı görmedin, onu da mı okumadın!’’
Diyemedi.
Ama birkaç gün sonra 23 Aralık’ta, hepsi yobaz Derviş Mehmet’i lanetleyecek, şehit Asteğmen Kubilay’ı rahmetle anacak, sosyal medya hesaplarından tweet atacaklar.
Bu halden haberdar olan biri, öfkeden deliye dönmüştü. Ahalinin bu duruma müsaadesine o kadar içerlemişti ki; Menemen’i haritadan silmeyi bile düşündü.
Şehit Asteğmen Kubilay’ın başının gövdesinden ayrıldığı yerde derhal adaleti tesis etti; yobazlar tek tek yakalandı. Biri idam anında kargaşadan yararlanıp kaçtı. Bir hafta sonra tekrar yakalandı. Cumhuriyetin adaletinden kaçış yoktu.
Orduya taziye mektubunda şu satırlara yer verdi:
‘‘Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında Zabit Vekil Kubilay Bey’in vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten, Cumhuriyet ordusunu taziye ederim.
Kubilay Bey’in şahadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları, bütün Cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir.
Büyük ordunun kahraman genç zabiti Ve Cumhuriyetin mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.’’
Mustafa Kemal Atatürk /28 Aralık 1930/