Deniz Baykal’a kurulan komplo sonrasında binlerce ünlü/ünsüz vatandaş Baykal’a, “Geçmiş olsun” telefonu açtı. Bu telefonların içinde en ilginç olanı Cüppeli Ahmet Hoca’ya ait olan telefondu.
Daha önce eski Milletvekili ve Politika Merkezi Başkanı Mahmut Koçak’ın araya girmesiyle Baykal’la, telefonla, “Geçmiş olsun” konuşması yapan Cüppeli Ahmet Hoca, Baykal’ı yine aradı.
Bana anlatılan net bilgileri kısaca size naklediyorum;
Cüppeli Ahmet Hoca Baykal’a geçmiş olsun dileklerini sunduktan sonra Nur süresinden ayetler okumaya başladı. Tam bu sırada Baykal, “Misafirlerim de var Ahmet Hoca. Hopörlerden arkadaşlarla birlikte dinleyebilir miyiz?” deyince, Cüppeli Ahmet Hoca, “Elbette efendim” diyerek Nur suresini baştan okudu.
Cüppeli Ahmet Hoca Nur suresini bitirdikten Baykal’ın ağladığını ve sesinin titrediğini anlayınca, “Efendim ben sizi fazla meşgul etmeyim” diyerek telefonu kapattı.
Nur Suresi:
14- Eğer Allah'ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
15- O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tur.
İhanet
Yiğit Bulut’un dillere pelesenk ettiği kavramla, tez/antitez bakışıyla CHP’ye anlam yüklersek, CHP başta AK Parti olmak üzere neredeyse tüm partilerin varlık nedeni.
Siyaset bu topraklarda CHP ile başladı ama onunla devam etmesi hep sancılı oldu.
Son sancı, Baykal/Kılıçdaroğlu kapışması.
Kapışması diyorum, şu andaki fotoğrafa başka bir anlam yüklemek diplomasi olur.
Baykal hayatının en büyük 2 büyük travmasını üst üste yaşıyor.
Önce çirkin kaset ve avuçlarından kaymaya başlayan CHP liderliği…
Baykal’ın CHP liderliğini yeniden istediğini herkes biliyordu.
Kılıçdaroğlu’na, “Bak Kemal, ben aslında CHP liderliğini istiyorum ama kamuoyuna karşı çekiliyor gibi yapmak zorundayım.” deseydi, Kılıçdaroğlu kesinlikle aday olmazdı.
Kesinlikle diyorum, çünkü Kılıçdaroğlu’nu tanıyorum.
Tanımayanlar için Kılıçdaroğlu’nun mütevazi yapısına küçük bir örnek vermek isterim;
Görüşmek için kendisini her aradığımda, nezaket gösterip, “Ben yanınıza gelirim” der ve korumasız, sekretersiz çıkıp gelir Turktime’a Kılıçdaroğlu…
Ahmet Hakan’ın güzel deyimi ile 2 numaralı bakışı yoktur.
Hakan’a ekleme yapalım;
Tanıdığımız kadarıyla Kılıçdaroğlu’nun 2 numaralı karakteri de yok…
Bunlar tamam da, CHP’deki açık düellonun, belki ihanetin perde arkasında neler var?
Kılıçdaroğlu’nun estirdiği müthiş rüzgarın önünde Baykal bile duramadı. Bu doğru ama bu rüzgarın fırtına olmasını Önder Sav sağladı.
Baykal, “İhanete uğradım” derken, çok haklı.
Köküne kadar ihanete uğradı ama bu ihanetin tek adresi var; Önder Sav
Kılıçdaroğlu’na ihanet yakıştırması yapmak insafsızlık olur.
Bir gün önce Baykal’a, “Ölümüne yanındayız” diyenlerin, bir kuru rozet için bu kadar küçülmeleri ihanetin daniskasıdır.
Şu soru siyasetle ilgili herkesin beyninde mutlaka cevaplanmalı;
1,5 sene önce yetkilerini kısıtlayan tüzük kararını, “Bunları kurultayda hayata geçirelim” diyerek erteleyen Önder Sav, kurultaya az bir zaman kala Baykal’ı harcayarak kendisini kurtardı.
Bu soru cevaplanmadan CHP’deki liderlik değişiminin pin kodlarını çözemeyiz.
Bir soru da daha var;
CHP’nin şikayetçi olduğu politbüro şimdi Kılıçdaroğlu’nun yanında!
54 yıllık dostu Baykal’a ihanet eden Sav, 4 yıllık Kılıçdaroğlu’na neden ihanet etmesin?
Kemal Bey Önder Sav’la mutlaka bir şekilde kapışacaktır.
Şayet önlem alınmazsa Önder Sav bu sefer de kendisini seçtirecektir!