22 Kasım günü kaleme aldığım, “Çok tuhaf gelişmeler olabilir” başlıklı yazımdan sonra tuhaf gelişmeler oldu!
Henüz çok tuhaf gelişmeler olmadı!
Okurlarım haliyle yazdığım her satırı iki kere ikinin dört ettiği gibi açık yazmamı bekliyor; haklılar ama hayat biraz da böyle işte.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Man adası belgelerini” açıkladı.
Belgelerin yanlış-doğruluğu mahkemelerin işi ama ortada birden fazla tuhaflık var.
İktidar partisi sahte dediği belgelere ısrarla açıklama getiriyor.
Sahte ise zırvadır. Zırvada tevil olmaz.
Sahte değilse, içeriğindeki yanlışları söyleyip kenara çekil.
Stratejik bir zaafiyet var iktidar partisinde…
Gelelim Kılıçdaroğlu’na…
Ana muhalefet, iktidar alternatifi olduğu için elbette yolsuzluk belgeleri varsa açıklayacak. Görevi bu.
Bazı çevreler, “Açıklamasın… Sadece mahkemeye gitsin” diyor.
Ana muhalefet iktidara gelmek, kendi seçmeni ve potansiyel seçmenini domino etmek için kamuoyu rus escort meydana getirebilir ve sonunda mahkemeye gider.
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı siyasette buraya kadar bir anormallik yok ama…
Bir noktası var ki;
Bir yanlış, dört doğruyu götürür!
ABD, Türkiye’yi PKK’ya verdiği silahlarla kuşatma teşebbüsünde, Zerrab isimli soytarıyı itirafçı yaparak ekonomi yoluyla da Türkiye’nin üzerine yürüyor.
Ve Zerrab davasının başladığı gün Kılıçdaroğlu uzun süren sessizliğini bozuyor!
Bitmedi!
Yarın açıklayacağını iddia ettiği belgeler de Zerrab ile ilgili.
Elbette niyeti o değil ama Türkiye’yi Zerrab davasında yargılayan savcıya bu yardım neyin nesi Kemal Bey?
Bütün günler çuvala girdi de, Zerrab ve yolsuzlukla ilgili açıkladığın belgeler ABD’nin Türkiye’nin üstüne silah ve yargı yoluyla geldiği zamana mı denk geldi?
Bu durumun hem Türkiye, hem de kendi siyaseti için ne kadar yanlış olduğunu uzun olmayan bir zamanda göreceğiz.
Kime, neden, niçin işaret veriliyor?
ATEİST OKURUM EMRE KARDEŞİME…
Artvin’den yazan bir erkek okurumun adresime gönderdiği maili; virgülüne, imlasına da dokunmadan aynen yayınlıyorum.
“Yazılarınızda bazen inşallah… Allah… diyorsunuz. Ben bir ateistim. Yazılarınızı da beğeniyorum. Beni de düşünün.. Bazen acaba Allah var mı diyerek canım sıkılıyor. Bazen Allah’dan bahseden yazılarınızda verdiğiniz örneklerden etkilenerek okuyunca panikliyorum ve sanırım Allah var diyorum. Çok çekiyorum Talat bey sizden ama öyle işte. Bilemiyorum. Gerçekten o var mı? “
Aynen böyle yazmış değerli okurum Emre.K.
Okurumu anlamaya çalışıyorum. Öncelikle şunu yazayım ki, ateistler dahil hiçbir düşünce, fikir, parti gurubunu hayatım boyunca küçümsemedim. Haddim değil. Lazım olmayanı Allah yaratmaz. Sanırım yargılamamaya da çalıştım.
Bir parti eleştirisi dahi yaparken, o partinin kurumsal yapısını değil, yöneticilerine eleştirilerde bulundum.
Okurum Allah inancı konusunda bir gel-git yaşıyor sanırım.
Tamamen kendi takdiri. Mailin sonuna, “Allah gerçekten var mı?” sorusunu bana sormasaydı, bu yazıyı kaleme almayacaktım.
Sanırım benden bir yanıt istiyor.
Evet Emre, Allah var. Yok diyenler ispat etsin.
Değerli Emre, yok diyenlere de ki;
“Kainat nasıl sahipsiz ve ustasız olur”
Derlerse ki;
“Belki de tesadüfen oldu!”
De ki;
“Bir çivi bile ustasız olmaz iken, bu muazzam kainat nasıl sahipsiz, ustasız olur? ”
Derlerse ki;
“Peki, neden onu görmüyoruz? Herkes onu arıyor ama o neden görünmüyor?”
De ki;
“Ressam eserinden bilinir. Harf katibi, eser failini göstermez mi? Picasso’nun tablosunu satın alırken, Picasso gelmeden bu resmi almam mı diyorsun? Picasso’nun imzasını görünce inanıyorsun da, kainata atılmış emsalsiz imzaya neden inanmıyorsun? Sınavın kopyasını veren bir öğretmen olur mu Emre? “
Dese ki;
“Olsun, görmeyince inanmak içimden gelmiyor!”
De ki;
“Havayı, elektriği görüyor musun? Görmüyorsun ama hissettiğin için biliyorsun. Bak bir çamurdan neler çıkıyor? Çamurun aklı mı var ki elmaya ayrı, halkali escort portakala ayrı lezzet, ayrı renk veriyor? Dünya'nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızının saatte 1670 km olduğunu hatırlat onlara Emre..
Bitmedi!
Dünya 108.000 km. hızla güneşin etrafında da ayrıca dönüyor.
Bırak 1670 km ya da 108.000 km hızı; 100 km hızla giden bir araç bile bizi savurmaz mı?
Yoksa tabiat kanunları mı diyorlar?
Kanun varsa onu bir de koyan vardır Emre. Tabiatın aklı mı var ki kanun koysun? Taş, toprak, havaya akıl mı yüklüyorlar?
Şuursuz onlar. Şuuru yok. Şuuru olmayan şuurlu şeyler meydana getirebilir mi Emre? Yaşın benden küçük tüm bunları bir daha düşün Emre…Senin vereceğin karardan ben etkilenmem. O senin dünyan. Gözlerinden öperim.. ”