Şu Bakanların aklanması meselesine tüm taraflar olarak siyasi bakıyoruz. AKP geçmişte her savunduğu ile, toplumun, inancımızın, hak, hukuk ve devletin her değeri ile ters düşme pahasına savunma, muhalefet ise iktidarı rezil etme hevesi ile eleştirme pozisyonunda. Siyasetçi siyasi bakar, kendi siyaseti için kullanır ama bu konu siyasetin dışında önemli bir sorun olarak da ele alınmalı, değerlendirilmeli. Tıpkı darbeler gibi… Darbeler gibi, sadece bugünümüzü etkileyen bir konu olarak değil yarınlarımızı da olumsuz etkileyecek bir sorun olarak görülmeli...
Darbelere hepimiz karşıyız… Darbelere neden karşıyız? Demokratik gelişmeyi sekteye uğrattığı, toplumu ve kurumları yörüngelerinden çıkarıp çok önemli zararlara uğrattığı için değil mi? Örneğin, 60 Darbesi ve 80 Darbesi. Her ikisi de demokrasiyi kesintiye uğratıp toplumun benimsemediği, hazmetmediği, talep etmediği sistemler, kanunlar, kurumlar oluşturduğu için sakıncalı oldular.
YÖK, 12 Eylül 80 Darbesinin ürünü bir kurum olarak hep eleştirilmedi mi? Özerk üniversite kavramı ve kurumu 12 Eylül ile hala tedavi edemediğimiz çok ağır bir darbe almadı mı?
Hukuk kavramı darbe dönemlerinde en derin yaralarını almadı mı? Her iki darbenin yarattığı travma toplumda hala devam etmiyor mu?
Toplum askere karşı bu nedenle çekingen olmadı mı, askerle mesafe bu yüzden ortaya çıkmadı mı?
Toplum devlete karşı bu nedenle mesafeli olmadı mı?
Siyaset darbedeler nedeniyle A kadrolarını kaybedip C kadrolarına, D kadrolarına kalmadı mı?
Toplumun özgüveni bu nedenle yitmedi mi?
Darbeler nedeniyle ekonominin yolu değiştirilip gelişmememiz yavaşlatılmadı mı?
Darbeler nedeniyle uluslararası ilişkilerimiz ve prestijimiz zedelenmedi mi?
Darbeler tüm değerlerimizi geriletmedi mi?
Öyle değil mi?
Madem öyle bakanların aklanmasının da toplum ve devlet kurumları üzerinde benzer etkiyi yaratacağını görmüyor muyuz?
Bakanların aklanması sorunu hiç şüpheniz olmasın bir anlamda darbedir…
Topluma darbe, toplumun inancına darbe, devlete darbe, hukuka darbe, kamu kurumlarına darbe… Aklanma olayı maalesef demokrasiye vurulmuş bir darbedir.
Bu konuya siyasi olarak bakılmasını engelleyemeyiz ama inanın siyasetin üstüne çıkıp baksak göreceğiz ki bu aklama olayı yıllarca bu toplumu olumsuz etkileyecek, travma yaratacak, unutulmayacak bir olaydır. Gerçekten bu kadar açık ve tarihin en büyük yolsuzluğunun aklanması devlete ve topluma ve devletin kurumlarına ve toplumun değerlerine indirilmiş bir darbedir… Müslüman camia bu konuda kendini nasıl savunacak? Ya hukuk çevreleri, üniversiteler, hocalar? Bundan sonra yolsuzluk yapan bakanlar “O 4 Bakan hadisesinde suçüstü vardı, tüm deliller aleyhlerine idi ama benim kadar eleştirilmedi ve Yüce Divan yolu açılmadı onlara” demiyecekler mi ve kötü emsal teşkil etmeyecek mi?
Yazar-çizer takımına “Adam olsaydınız o tarihte açık yolsuzluğa ses verirdiniz” denmeyecek mi?
Komisyon üyesi bir milletvekili arkadaşımız, ”Bakanlar suçu kabul etseler dahi ben yine de böyle oy veririm” anlamında bir söz söyleyerek şimdiden tarihe geçmiş bile…
Nedense şu saçma fıkra aklıma geldi; Temel astronot olmuş ve bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri çokmuş; "1-Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak, 2-Her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak, 3-Füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek, 4-Yakıt harcamasını ve motorların çalışma sırasını belirlemek..." diye devam ediyormuş, okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış, "Maymunu iyi besle!"
Maymunlara mahkum olmayalım…