Ak Parti, deep freeze'den saklanan kasetlerle terbiye edilmeye çalışılıyor.
"Sen, deep freeze bırak, yolsuzluğa bak!" sözü militan bir yaklaşımdır.
Sıfatı ne olursa olsun, kim yolsuzluk yapıyorsa, Allah'da, hukuk da burnundan getirsin ama hukuksuz yöntemle hukuk aranmasına, yargının dondurulmuş hücreleri işine geldiğinde ısıtmasına göz yummak, demokrat bir tavır olamaz.
Ergenekon yargılamalarında da aynı psikoloji hakimdi.
Başta İlker Başbuğ olmak üzere, Ergenekon'la alakası olmayan bazı isimler, Roma İmparatorunun baş parmağını yukarıya kaldırarak ölüm işareti vermesi gibi, büyük bir iştahla aslanların önüne atılmadı mı?
Aynı iştah, aynı hukuksuzluk, aynı pusu, bugün iktidar partisi için gösteriliyor.
İktidar partisinden haz etmeyen insanların, iktidar partisinin gitmesini istemeleri son derece normal ama, "Nasıl giderse gitsin!" anlayışı, kişisel demokrasi sicillerini bozar.
Genelkurmay Başkanı'nı terörist, garibanı Ergenekon'un kasası yaparak, açıktan&açlıktan öldüren hukuk, bugün de, bazı doğruları kendisine kalkan yaparak iktidar partisine siyasi infaz görevi üstleniyor.
Yıllardır kaset stoklandığı bilgisi gazeteciler arasında şehir efsanesi olarak konuşulurdu.
Neye inanmıyorsak, gözümüze dayayan bir karanlık yapı var.
Fısıltı gazetesi, "Baykal'ın kaseti var!" dedi, çıktı.
Dedikodu mahallesi, "MHP'lilerin kaseti var!" dedi, çıktı.
Siyaset kazanı, "İktidar partisinin kaseti var!" dedi, çıktı!
Şimdi de başka şehir efsaneleri duyuyoruz!
Yalnız siyasetçiler değil!
İş dünyası, medya mensupları ve sanat dünyası içinde de önemli bazı isimlerin pusuya düşürüldüğü bilgisi dolaşıyor Ankara'da.
Daha da ötesi;
Kasetlendiği iddia edilen isimler arasında bazı tanınmış yargı mensuplarının, hatta manevi önderlerin olduğu dedikoduları da var.
Gazetecilere özel bir ilgi gösterilmiş!
Aralarında yayın yönetmeni, yazar ve medya patronlarının da olduğu iddia edilen 45 gazetecinin bu yöntemle susturulduğu, bir kısmının, ortak dostlar aracılığı ile uyarıldığı, geriye kalanların da uyarılacağı iddiaları dolaşıyor.
Emniyet'e ait 6 ortam dinleme ve görüntüleme cihazının yıllardır yalnızca gazetecilere tahsis edildiği, bu yolla yüzlerce mahrem bilgi, ses ve görüntüye sahip olunduğu iddiaları gerçekten korkunç.
Dar bir ortamda dolaştırılan mesajlarda, söz konusu gazetecilerin mahrem hayatları, konuşmaları, parasal ilişkileri, nasıl zengin oldukları, çalıştıkları medya kurumları ve devlet kurumlarındaki sözde menfaat bağlantıları ayrıntılı bir şekilde yazıya dökülerek gazetecilerin isimleri veriliyor.
Ağırlıklı olarak ulusalcı bilinen kesime ait gazetecilerin yanında, muhafazakar ya da muhafazakar eğilimli gazetecilerin de isimleri var.
Gazetecilerin isimlerini biliyorum ama yazmam, detay vermem doğru olmaz.
Kimse kusura bakmasın ama pusu, nereden gelirse gelsin, alçaklıktır.
İnsanların yanlışlarına, zaaflarına tuzak kurarak, "Bak yapmışlar ama!" savunmasına sığınmak; bu çirkinlikleri çeken, yayınlayanların çirkinliğini hafifletmez.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…