İçten içe çürüyen koca bir çınar gibiyiz.
Bölme, parçalama, ötekileştirme hastalığı iliklerimize kadar işledi.
Dünya görüşümüzün dışındaki her hareketlenmeyi ‘düşman kuvvetler’ olarak işaretlemeyi bu toprağın çocuklarına kim öğretti?
Toplumsal zehirlenme diyerek geçiştiremeyeceğimiz kadar ağır bir kişilik savrulması yaşıyoruz.
Şortlu diye bir bayana tekme atan meczub bir yanda, meczubun tekmelediği kızı seyir eden bir otobüs dolusu başka meczuplar başka bir yanda.
Bu nasıl bir zavallılık, nasıl bir çöküştür?
Kısa şortlu kıza tekme atıldığında, “Oh olsun!” diyenlerin çoğu gözlerini o kısa şorttan uzanan bacaklardan ayıramayanlar!
Ya yargı?
Meczubu serbest bırakan yargı, tepki üzerine yeniden gözaltına aldı.
Alıştık bu filime.
Kamuoyuna, tribüne göre işleyen bu yargıyı beraberce alkışlıyoruz!
Ya İktidar partisi?
İktidarın bazı güç unsurları; işi gücü bırakmış tanıdığı Fetö unsurlarını yargıdan kurtarmaya çalışıyor!
Ya bunlar değil miydi füze ile sizi ve vatandaşları vuran?
Bir de sol mahalleye bakalım?
Deniz Gezmiş’e, “Senden sonra sol’un ana kolonları iliklerine kadar faşist olacak” deselerdi, Deniz Gezmiş o adamı vururdu!
Sol, öznesinin kendisi olduğu faşistliğin tarihini yeniden yazıyor!
Beğenmediği iktidarın karşısında ne kadar illegal (FETÖ; PKK; YPG) kuvvet varsa destek verdiği gibi, teröre karşı devletin yanında olanlara da, yandaş diyecek kadar arsızlaşabiliyor.
Bunlar bizim bildiğimiz solcular olamaz.
Sol’un vatan ve vicdan diye mottoları yok muydu?
Deniz Gezmiş’in denize döktüğü ABD’yi, bugünün Türk solu’nun bir bölümü denizden çıkarmaya çalışıyor!
Siz 15 senedir doğru dürüst bir ABD’yi kınayan kalabalık, kurumsal bir sol mitingine, protestosuna şahit oldunuz mu?
CHP yapabilirdi mesela!
Yapmadı! Yapamadı!
Bırakın teröre, ABD’ye tepki vermeyi; CHP’nin bazı Milletvekilleri ABD’nin eteğini öpmekten, teröre destek vermekten dudakları şişti!
Perinçek kadar olamadılar!
(*Soner Yalçın’a, “O solcular sizin bildiğiniz solcular değil!” başlıklı bir kitap öneriyorum. Muhtemelen iyi yazacaktır. Yazarsa…)
Şakası yok. Değişmezsek, bölünürüz!
Sağ; Allah’ın soracağı soruları kula sormaktan vazgeçecek ve öteki kelimesini lügatinden silecek.
Sol; Çocuksu hayallerden vazgeçecek, milli olacak ve din ile barışacak. Barışamıyorsa, saygılı olacak.
Katili korumak!
Hürriyet’in magazin yazarı Cengiz Semercioğlu, alkollü sürdüğü araçla polis memurunu öldüren yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin’i destekleyen 3 yazı yazdı.
Vicdansız yazılardı bunlar.
Sinan Çetin ve Rüzgar Çetin’e de üzülüyorum ama onlar sağ, çarptıkları polis öldü!
Kusura bakmasınlar empati yapma hakkımı mağdurdan yana kullanacağım.
Polis memurunun arkasında hiçbir güç yok.
Haklı ve mağdur olmasına rağmen bir de katili korumak için harekete geçen bir lobi karşısında ne yapabilirler?
Aydın Doğan’a sesleniyorum;
Allah korusun sizin kızınızı çarpıp öldürselerdi, o katili bir yazar savunsaydı ne hissederdiniz?