Haziran’ın başında son olay ve gelişmeleri değerlendiren “İki Çizgi Birleşsin Artık” başlıklı yazımda konuyu tarihsel bir süreçten okumuştum. Başlıktan da anlaşılacağı üzere temennim 200 yıllık bu iki faklı çizginin artık birleşmeleriydi. Çünkü, çizgilerin birleşmeleri demek demokrasiyi özümsemek demekti, bir başkasını olduğu gibi kabul etmek, ötekileştirmemek demekti. Türkiye’nin, Gezi Parkı olaylarında ortaya çıktığı üzere artık ötekileştirmelere, bölünmeye, biz-siz ayrımlarına tahammülü kalmamalıydı.
Bugün görüyorum ki o günlerde konunun özünü yakalamışım. Çünkü, son günlerde işin özü yine ayrımcılığa geldi, dayandı. Birilerini ötekileştirmek, kötü göstermek, kabul edilebilir ölçüler dışında olduğu intibaını vermek, kısaca anti-demokratik bir ortam oluşturmak noktasına geldi.
Ötekileştirmeyi, tek tipleştirmeyi, ayrımcılığı farkında olarak veya olmayarak herkes yapıyor ama en bilinçli olanı maalesef Başbakan… Başbakan bilerek, ayrımcılık yapıyor, özellikle kutuplaştırıyor, çünkü siyaseten işine geliyor. Tayyip Bey stratejisini ötekileştirme ve kutuplaştırma üzerine kurmuş durumda. Bilinçli olarak, müezzin ve imam “Hayır” dedikleri halde camide içki içildiğini iddia ediyor. Bir türlü mobese kayıtlarını dahi gösteremediği “Başörtülü kadını dövdüler, üzerine işediler” yalanını yeniliyor. “Reyhanlı’da 52 sünni şehit oldu” diyerek mezhepçilik yapıyor. Her söylemi ile saflarını belki sıkılaştırılıyor ama ülke de kutuplaşıyor ve demokrasiden daha da uzaklaşıyor. Tayyip Beyin siyaset yapmasını anlıyorum ve belki de hak veriyorum ama Başbakan’ın ülkesini bölmesine ve demokrasisine darbe vurmasına aklım ermiyor…
Biz iki çizgiye mensup insanlar, hepimiz bu ülkenin yurttaşıyız. Ortak geçmişimiz, ortak kültürümüz, ortak inançlarımız, ortak bayrağımız, ortak vatanımız, her şeyimizle ortaklığımız var. Mecburuz bir arada yaşamaya, bir diğerimizi olduğu gibi kabul etmeye... Demokrasi bu. Biz de demokrasi oluşturma iddiasında isek –ki öyle- demokrasinin gereklerini yerine getirmeye mecburuz.
Çok yazdık, yorumladık; demokrasi, tahammül rejimidir dedik. Bunu Tayyip Beye anlatmak mümkün olmamış, maalesef… Tayyip Bey, demokrasi katlanmaktır. Özellikle Başbakanlar için… Katlanmak deyince aklıma geldi. Belki çok ilgili değil ama yazayım;
Melih Cevdet'e sormuşlar "Evlilik nedir?" diye. “Eskiden” demiş, “kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabii o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna ‘evlenmek’ denilirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde, yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik ‘katlanmaktır’.”
Tayyip Bey eskiden sorumsuzdunuz, artık Başbakansınız, hem de 11 yıllık. Türkiye’de kesintisiz sizin kadar başbakanlık yapan galiba yok. Topluma, toplumun sizden olmayanlarına katlanın, ülkeyi germeyin…
Önümüzdeki günlerde Gezi Parkı biraz gündemde geride kalacak, öne yine “İmralı Barış Süreci” ve Suriye gelecek. Tayyip Bey, İmralı konusunda şimdiye kadar pek karşı tarafın istediği adımları atmadı. Önemli olan bir kaçı konusunda atamaz da…
Önümüzdeki günlerde acil konular olmaz ise bunları yazmaya çalışacağım, birlikte tartışalım.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama geçmişte Tayyip Beyin demokratlığı, Türkiye’nin geleceği konusunda çok iddialı yorumlar yazanlar artık yazmıyorlar. Tayyip Bey onları mahcup etti ama üzülmesinler bu durum onların mahcubiyeti değil…