Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Pazar gecesi İstanbul Seçim sonuçlarının gece 12’den önce alınmasın zor olduğunu düşünüyordum. Eğer, aradaki fark bir-iki puan olsaydı öyle olacaktı. Bir parti yöneticisi olarak olumsuzu da düşünme ve ona göre tedbir alma durumunda olanlardan biriydim. Dolayısıyla tedbirli bir galibiyete hazırlanıyor ve hazırlamaya çalışıyordum. Ancak sonuç Pazar akşamı çok erken saatlerde belli oldu zira fark 9 puandı. Bir çok kamu oyu şirketi bu sonucu ön görmüştü ama seçime son birkaç gün kala iktidarca oynanan oyunların oluşturacağı sonuçlara karşılık ihtiyatlı olmak zorundaydık. Sonuçta “Her şey çok güzel oldu” Geçmiş olsun! Demokrasi kazandı. Millet kazandı. Türkiye kazandı.
Eğer, Erdoğan ve AK Parti yönetiminde Türkiye ve dünya gerçeklerine bir dönüş görsem, sorunları algılayıp çözüm yolunda samimi adımlar atsalar hiç olmasa bundan sonra, Ak Parti bile kazandı diyeceğim ve derim de…
Erdoğan ve Ak Parti cari durumda gerçekten çok kötü stratejiler izliyorlar. Akla, mantığa çok uygun işler yapmıyorlar. Mesela seçime 3 gün kala bir siyasi partiyi seçmeniyle dışlamaya devam edip terör örgütü lideri ile açıktan, terörün merkezi Kandil ile ise üstü kapalı görüştüklerini açıklamaları ve siyasetten değil terörden medet ummaları tam bir skandal ve mantıksızlıktı. İşin daha da kötü tarafı ise aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın bu kirli operasyonda devleti kullanmasıydı. Bir siyasetçiyi ve siyasi partiyi böyle bir operasyon konusunda belli bir yere kadar anlarım ama bir devlet adamını ve devlet kurumunu asla anlamam ve bağışlamam. Erdoğan ve İmralı operasyonuna alet olan kamu yöneticileri suç işlemişlerdir. Sonuçta İmralı devlet için kullanılmıyordu ki bir siyasi partinin lehine olarak seçim sonuçlarını etkilemek için kullanılıyordu. Burada verdiğim örnek bir seçimle ilgili nihayet, fakat benzer saçmalıkları ülke yönetiminde de yapıyorlar, maalesef.
İstanbul’da daha önceki seçimlere ve 31 Mart’a göre farklı bir sonuç alınmasının muhakkak ki siyasal, sosyolojik, ekonomik, psikolojik sebepleri vardır. Bunları siyasilerin, akademisyenlerin ve araştırmacıların değerlendirmesi şart, çünkü Türkiye, içinde bulunduğu kentlileşme sürecinde çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor.
Bana göre esaslı bir değişim ve dönüşüm dönemindeyiz. Küresel ve yerli ölçekteki bu değişim ve değişimin yönü geleceğimiz açısından çok önemli. Türkiye’nin devlet kurumlarıyla, akademik ve düşün dünyasıyla, sosyolojik yapısıyla, siyaset kurumuyla bu köklü değişime hazır olmaması beni gerçekten endişelendiriyor. Seçim gecesi daha saat 8 iken attığım twitte şöyle demişim; Hayırlı olsun, makul oldu ve makul çoğunluk kazandı. Millet kazandı. Bu sonuçtan iktidar mutlaka ders almalı. Muhalefet olarak biz de sorumluluğumuzun çok daha arttığının farkında olmalıyız. Türkiye o kadar riskli, sorunlu ve sıkıntılı bir yerde ki sevincim ve endişem iç içe...
Seçim sonrası saatler geçtikçe endişem arttı ve sevincimi azalttı. Önümüzdeki günlerde sorumluluk duygumun artmasıyla endişemin de artacağından eminim. Endişelerimizin artması da gerekir, çünkü gerçekten gelecekte değil, olması gereken gündemimizde yani şu anda çok ciddi sorunlarla iç içeyiz. Farkında ve hazırlıklı da değiliz. Şimdiye kadar muhalefet olarak çok fazla sorumluluğumuz yoktu, çünkü iktidar kahır bir ekseriyetle seçiliyordu ve eleştirilerimizi asla dikkate almıyordu. Artık durum değişti ve değişiyor. Muhalefet olarak sorumluluğumuz artıyor. Toplum her geçen gün bize daha çok inanıyor ve sorumluluk veriyor. 31 Mart ve sonrası 23 Haziran seçimleriyle bu sorumluluğumuz çok çok arttı. Telefonla arayıp veya bizatihi yaptığımız olumlu çalışmalar nedeniyle teşekkür edenler arttıkça-ki artıyor- sorumluluğumun da ağırlaştığını hissediyorum.
Bu anlattıklarım bazılarına saçma, aşırı abartılı veya anlaşılmaz gelebilir. Ben Türkiye’nin en derin, en sıkıntılı, en köklü sorunlarla karşı karşıya olduğu bir dönemde olduğunu düşünüyorum. O nedenle de bir vatandaş, milletvekili ve bir siyasi parti yöneticisi olarak sorumluluk duyuyor ve endişeleniyorum.
Endişelerimin ve sorumluluk duygumun nedenlerini ve çözüm yollarımı önümüzdeki yazılarımda fırsat buldukça anlatacağım. Peşinen söyleyeyim çok zor ama çok ümitli olmamız gereken bir döneme girdik. Sefere ve zafere mecburuz…
Asıl her şeyin çok güzel olacağını bu sefer ve zafer sonrası göreceğiz.
Seferde olmak ve zafere mecbur olmak heyecan verici bir güzelliğe de sahip aynı zamanda…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 30496 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|