Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Kahraman Maraş ve Antakya merkezli 6 Şubat 2023 depremlerinin en çok yıkıcı ve ölümcül neticelerinin meydan geldiği ilimiz Hatay’dayız.
Hatay, benim doğduğum, büyüdüğüm ilimiz.
Hatay’ın Hassa ilçesinin Eğribucak köyünde (o zamanlar köy idi, şimdi bütün köyler mahalle oldu) dünyaya geldik, ilkokulu burada, Ortaokul ve Liseyi Kırıkhan’da okuduk.
Eğribucak köyü (resmiyette mahalle de dense, ben hala köy diyorum) benim için çok anlamlı.
Çocukluğumun bütün hikâyeleri burada geçti. Acı günlerimiz-tatlı günlerimiz oldu.
Köyümüzde ayakta kalan ev sayısı çok az.
Baba yadigârı 60 yıllık bir evimiz vardı. İlk yapıldığında iki katlı, her katı iki odalı imiş. İlk yapıldığında o zamanlarda köyümüzde evimiz “Güççük Mustafa bir saray yapmış” diye dillere destan olmuş o zamanlarda.
Deprem zamanında bizim bu evimiz gibi yığma taş duvarlı olan evlerin yüzde yüzü yıkıldı. Ayakta kalanlar takriben %20 civarında; ayakta kalanlar genellikle yeni yapılar.
İşte benim hayatımın ilk 12 senesinin tamamı, ortaokul ve lise yıllarında yazları bu köyde geçti.
Üniversitede öğrencilik yıllarında ve akademik hayatımı sürdürdüğüm dönemlerde her yaz köyümüze gidiyordum.
Kısaca 60 yıllık baba yadigârı evimizde bir ömür hayat hikâyemiz saklı. Bir tarih maalesef hâk ile yeksan oldu. Ama Allah’tan gelene diyecek bir sözümüz yoktur.
Deprem sonrasında Hatay’da ikinci bayramımı geçiriyorum.
Hatay’da 6 Şubat depremlerinde neredeyse can kaybı olmayan hiç bir aile yoktur. Bu vesileyle Hatay’da hüzün ve bayramı bir arada yaşıyoruz.
İnsanlarımız, birbirlerine, yaşayan eşe-dosta-akrabaya, kısaca vakit bulabildiği kadarıyla tüm âşina insanlara bayramlaşmaya gidiyorlar, ulaşamadıklarıyla telefonla, mesajlarla bayramlaşıyorlar. Unuttuklarından, daha sonra helallik diliyorlar.
Yurdum insanları, sadece dirilerle, yaşayanlarla bayramlaşmazlar, depremde şehit olan (inancımıza göre depremde vefat eden imanlı insanların şehit olduklarına inanılır) yakınları ile de bayramlaşmaya giderler. Depremzede vatandaşlarımız, mezarlık ziyaretine gittiklerinde, deprem şehidi yakınlarının ruhlarına okudukları Yasin-i Şerif’leri, Fatiha ve İhlas surelerini, diğer dua ve niyazları, onların ruhlarına “bayramlaşma” mesajları olarak gönderirler
Depremzede insanlarımızın çok sayıda ibretlik sözleri var. İbret-i alem için birisini paylaşacağım. 6 Şubat depremlerinde şehit olan ciğerparelerinin cesetlerini toprağın altına, ruhlarını cennete uğurlayan depremzede bir anne hissiyatını şu şekilde paylaşıyor:
“Yavrularımı, ciğerparelerimi görmeye, onlarla bayramlaşmaya, onlarla halleşmeye geldim. Bir kızımı, bir damadımı, iki torunumu buraya defnettik, hepsini cennete uğurladık, hepsinin cesedi burada, inşaallah ruhları cennette. Hayatta iken her bayramda onlar yanıma gelirlerdi, şimdi bu bayramda ben onların yanına geldim”.
Bu sözler, aslında derin bir iman ve inancın, köklü, sarsılmaz bir kültürün ifadesidir.
İşte bu bayramı, bu insanlarla tam bir ruh ve his birliği içinde yaşıyoruz.
Esasen ben ve ailem, her ne kadar Ankara’da yaşıyorsak da, asıl memleketimiz Hatay. Yaşayan akrabalarımız, vefat eden, ruhlarını rahmana teslim eden insanlarımız bu topraklarda.
Bizlerin de yakın-uzak akrabalarımızdan çok sayıda deprem şehitlerimiz, yaralılarımız var.
Rabbim, yaralılarımıza, hastalarımıza şifalar bahşetsin, depremde şehit olan tüm yakınlarımıza ve diğer deprem şehitlerimize rahmeti ile muamele etsin, ruhları şâd, makamları âli, mekanlarını cennet olsun, amin.
Yürekleri dağlı, ama bir o kadar da iman dolu olan depremzede insanlarımızın, dillerinde inanç dolu şu sözler hiç eksik olmuyor:
“Bütün bu yaşananlar Allah’ın kaderi, yapacak bir şey yoktur. Yüce Allah’ım herkese sabırlar versin. Depremde hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin. Rabbim tüm insanlarımızı benzer ya da daha beter musibet ve belalardan korusun”.
Tevekkül ve kader inancı, yakınları şehit olsun ya da olmasın, evleri viraneye dönsün ya da dönmesin, depremde doğrudan fiziki olarak zarar görsün ya da görmesin, depremzede bütün vatandaşlarımızda mevcuttur. Bazı istisnalar, bahsimizin haricindedir.
Buradaki “kader” ifadesini, birilerinin çarpıttıkları “kader” anlayışı ile karıştırmamak gerekiyor. Burada, İslâm inancının kadere iman anlayışının, insanlar üzerindeki manevi tesiri ve gücü söz konusu. Şimdilik bu kadarlık izahla iktifa ediyoruz.
Bir hususa daha temas etmek isterim. Deprem bölgesinde yaşamayan, onlarla hemhal olmayan, onların yaşadıklarını ve hissiyatlarını anlayamazlar.
Deprem döneminde, bir kısmı kasıtlı olarak sırf fitne çıkarmak için deprem bölgesinde dolaşanlar, bir kısmı da Ankara’da masa başında oturanlar, spekülatif haberler yayarak kasıtlı bir şekilde insanların zihinlerini karıştırmak istediler. Bu bağlamda “devlet nerede, devlet yoktur, insanlar kaderlerine terk edildiler” şeklinde sansasyonel kirli haberler yaydılar.
Fakat benim karşılaştığım bütün depremzede vatandaşlarımız, devletin varlığından, yaptıklarından, hayırsever vatandaşlarımızın büyük hamiyetperverliklerinden son derece mutlular.
Yürekleri yaralı, evleri virane olan insanlarımız, sürekli, “devletimizden, yetkililerimizden, hayırsever vatandaşlarımızdan, bizlerden dualarını eksik etmeyen tüm vatandaşlarımızdan Allah razı olsun, bir başka ülkede olsa bunun onda biri olmazdı” diyorlar.
Depremin en yıkıcı sonuçlarının meydana geldiği Hatay’da, depremzedelerin bir kısmı hala çadırlarda, bir kısmı nispeten daha konforlu görünen konteynerlerde yaşıyorlar. Bazı vatandaşlarımız da, hafif hasarlı evlerini restore ederek evlerinde yaşıyorlar.
Fakat vatandaşlarımızın bu yaşantıları hala maddi-fiziki güçlüklerle dolu.
Lütfi Savaş’a Duyurulur
Burada Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş’a bir çift sözüm olacak.
Ben Hassa’nın Aktepe beldesinde ve Eğribucak köyünde bayramı geçiriyorum.
Her tarafta sivrisinek var. Ya hiç ilaçlanmıyor, ya da yapılan ilaçlama faaliyetleri kesinlikle etkili değil ki, sivrisineklerde hiç azalma olmuyor. Özellikle akşamdan sonra, gerek çadır içinde gerekse açık havada sivrisinekler insanların hayatlarını cehenneme çeviriyor.
Çadırlarda insanlar hem sıcakla hem sivrisinekle mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Akşamları çadır içinde yaşayan insanlar, çarçafı başlarına çekip örtseler sıcaktan bunalıyorlar, başlarından aşağıya üzerlerini açacak olsalar, sivrisineklerin topyekün saldırısına uğruyorlar. Anlayacağınız dayanılmaz zorluklar söz konusu. Ben çareyi otomobilde yatmakta buldum.
Sayın Lütfi Savaş, “bu bölge insanlarını sırf siyasi eğilimlerinden/oylarından dolayı cezalandırmak mı istiyor” diye aklımdan geçmiyor değil; ama umarım bu yaşananlarda bir siyasi kasıt yoktur. Bu vesileyle, Sayın Savaş vatandaşlarımızın bu halini bilmiyorsa buradan kendisine duyurmak isterim. Hatay’ın diğer bölgeleri nasıl bilemiyorum.
Depremzede vatandaşlarımızın bazı kaygıları var. Bunları da paylaşmak istiyorum.
Özellikle köylülerin yıkılan evlerinin nereye yapılacağı konusunda bilgileri yoktur.
Halk arasında devletimiz tarafından yapılacak evlerle alakalı astronomik fiyatlardan bahsediliyor.
Denilen o ki, bu evlerin maliyetlerinin 3.6 milyon ile 5.5 milyon TL arasında olacağı, bu fiyatların %40’nın (1.44 milyon ile 2.2 milyon TLarası) vatandaşlar tarafından ödeneceği, bu maliyetlerin çok yüksek olduğu belirtiliyor. Fakat bu söylenenler, halk arasında dolaşan rivayetler, bu konuya ilişkin doğru olan bilgiler nedir bilemiyorum.
Bazı depremzede insanlarımız kendi evlerini yapmak istedikleri halde yapamıyorlar, ne zaman yapım izninin çıkacağını öğrenmek istiyorlar.
Yetkililer yapacakları açıklamalarla depremzedelerimizin zihinlerini rahatlatabilirler.
Şunu ayrıca ifade etmek isterim ki, bayramı depremin en derin acıları ile acılanan insanlarla birlikte geçirmek, bu insanlarla paylaşmak, dertlerine ortak olmak, onlarla tesellileşmek, emsali olmayan bir duygu benim için.
Rabbimden en büyük temennim, bu acıların tez elden ortadan kalkması, insanlarımızın olağan hayatlarına dönmeleri. Tüm depremzede vatandaşlarımızın temennileri de bu yöndedir.
Bu vesileyle tüm vatandaşlarımızın Kurban Bayramlarını tebrik ediyorum.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 21065 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |