Bazen çok acımasız oluyorsunuz, sevgili yorumcular. Ben özellikle Cumhurbaşkanı’nın gereğini yerine getireceğine, “Keçiler mi götürdü?” cümlesindeki devlete güvensizlik getiren ve şüphe doğuran tavrını eleştirdim, siz ise beni “Yazıcıoğlu büyük vatanseverdi” anlamında sanki ben Yazıcıoğlu’nu eleştirmişim gibi eleştirmişsiniz. Halbuki rahmetliyi tanırdım. Yerine gelen Yalçın Topçu’yu daha iyi tanırdım. İkisinin de vatanseverliği konusunda kimse şüphe duyamaz. Benim işaret etmek istediğim konu, soruşturma da bir sorun varsa suçlanması gereken yer, 10 yıldır bu ülkeyi yöneten iktidar olmalı ve Cumhurbaşkanı da şikayet edeceğine ve konuyu bu aşamada basınla paylaşıp, devlet kurumlarını töhmet altında bırakacağına talimat verip gereğini yerine getirmeli sonra basına intikal ettirmeli hususu idi.
Nitekim soruşturmada tutuklanan 7 kişinin 3’ü memur, 4’ü asker çıktı. Yani verilen imajda olduğu gibi salt bir TSK operasyonu yokmuş… Daha iş bitmedi ama şimdi Cumhurbaşkanı neden haksız anlaşıldı mı?
Benzeri bir olayı bir Alman Vakfı’ndan şikayet eden Başbakan Erdoğan’da yaptı. Gereğini yerine getireceğine bir vakfı, muhalif partileri ve bazı belediyeleri basına bildirdi ve suçladı. Dolayısı ile iş ciddiye alınmamış oldu, iç siyasete yabancıları karıştırıyor havası doğdu. Belki de çok ciddi bir konu gevşetilmiş oldu…
Eğer, Vakfın veya belediyelerin ciddi bir yanlışı varsa neden bu yöntem?
Peki devlet ve devlet kurumları neden var?
Devletin başındakiler kimler?
Geçen yazımda da burada da söylemek istediğim; devlet yönetmenin bir adabı vardır…
***
Geçen hafta Başbakan Erdoğan ABD’ye önemli olması gereken bir ziyarette bulundu. Bizim yandaş medyaya göre Amerika’yı fethetti, tüm dünyayı kendine hayran bıraktı. Tayyip Bey’in şahıs olarak görüntüde hakikaten çok başarılı bir iletişim örneği olduğu gerçeğini bir tarafa bırakalım ve aklı başında kişiler olarak soralım; Başbakan niçin gitti, neler koparmayı başardı?
Neler için gittiği açıklanmadı ama tahmin edebiliriz. Gündemdeki konular şunlardı;
-Doğu Akdeniz sorunu yani Kıbrıs’ta doğalgaz ve petrol aranması konusunda bizim görüşümüze destek.
-Filistin’in tanınmasına destek. (Başbakan bu konuda söz vermişti)
-İsrail’in bizden özür dilemesi ve tazminat ödemesi konusunda destek.
-PKK terörünün durması konusunda destek ve Kandil’e kara harekatı konusunda izin.
Hangisi konusunda başarılı olundu?
Kıbrıs konusunda net bir başarısızlık var çünkü ABD açıklaması Rumları destekliyordu. Filistin’in bağımsızlığı konusu yine biliyorsunuz net olarak başarısızlık. İsrail konusunda en ufak bir umut henüz yok. BM raporundan sonra olması da zor. Belki Kuzey Irak’a kara harekatı konusunda izin alınmıştır ama daha birkaç yıl önce düştüğümüz duruma düşmememiz lazım ve ne çare kış geldi…
Peki bu yaygara ne idi?
Baylar/bayanlar. Sizler bu satırları okuyup yorumlayanlar olarak aklı başında, ülkesini seven ve bir şeylerin çabasında olan insanlarsınız. Sizin iyi niyetiniz konusunda asla şüpheye düşmem. Tek sorun günlük siyasete bu güzel niyetinizi kurban etmen(m)iz. Ancak bunlar önemli konular. Ülkenin bekasını ilgilendiren konular. Yukarıda da değindiğim üzere Başbakan’ın inkar edilemez kişisel karizmasını işin içine karıştırmadan durumu birlikte irdeleyelim. Hep birlikte, gaza gelmeden-getirilmeden durumu irdeleyelim. Doğruları bulalım, gerçekleri algılardan ayıralım. Bizim tespitlerimiz muhakkak ki yararlı olacaktır.
Tüm bunları değerlendirince, Türkiye özellikle son zamanlarda dış politikada yanlış işler yapmaya başladı, yalpalıyor gibime geliyor. Bir şeyler yanlış gidiyor. Uyarmamız lazım…
Ne dersiniz?