Şu Uludere konusu can sıkmaya başladı. Devletler hata yapabilirler. Kendi vatandaşlarını da yanlışlık sonucu öldürebilirler. Nitekim, biz Kıbrıs Çıkartması sırasında da buna benzer bir hata yapıp kendi gemimizi batırdık. Kocatepe Muhribimizi kendi uçaklarımız batırdı ve 54 şehit verdik. Buna benzer olaylar olur, olmaması gerekir ama olur. Önemli olan bu tür olaylardan sonra devletin hemen aksamanın nerede olduğunu tespit edebilmesi, sorumluları belirlemesi, gereken cezaları vermesi ve aksamanın tekrarına müsaade etmemesidir. Uludere olayı 34 vatandaşımızı kendimiz öldürdüğümüz için vahimdir ama daha vahim olanı aradan 5 ay geçmesine rağmen hatanın nerede olduğunun, sorumlularının kim olduğunun tespit edilememesidir. Devletler nadir de olsa ilk türden hatalar yaparlar ama eğer devletlerse hatalarının ne olduğunu hemen tespit eder, sorumlularını bulur, mekanizmayı kısa zamanda tamir ederler.
Bizim devletimizin yapamadığı budur ve The Wall Street Journal’a kadar bizi 2’inci sınıf devlet olarak reklam eden de devletin devlet olamamasıdır.
Başbakan Erdoğan, Uludere konusunda ilk defa açıklama yaptı ve WSJ’ın haberi için “Seçimler öncesi Obama’yı zor durumda bırakmak için yapılmış bir haber” deyiverdi. Kimse “Sana ne?” yada “Bize ne?” demedi. “Bizi kendi vatandaşlarımız ve kendi devlet mekanizmamızın aksaklığı ilgilendirir, siz neden Obama’yı konu ettiniz?” diyen bir cesur basın mensubu olmadı ama 34 vatandaşımızın öldüğü Uludere faciası ortada duruyor ve belki de daha önemlisi bizi bu konuda kim yanılttı ise henüz tespit edememiş durumdayız. Kimse “Bunlar kaçakçı ve sınır dışında vuruldular, olayı büyütmeyin, olur böyle vakalar” demesin. Çünkü ortada yanıltılan bir devlet var. Daha vahim olaylar mı olsun istiyorsunuz?
Uludere, normal olarak birkaç askeri veya sivil bürokratı veya siyasi sorumlu olarak en azından Milli Savunma Bakanı’nı götürebilmeliydi ve sorumlular bulunabilmeliydi, şimdiye kadar. Devlet olmak, devlet yönetmek, insan hayatı bu kadar basit olmamalı…
***
Başkanlık sistemi tartışılmalıdır. Fakat konunun geliş şeklinde bir gariplik var. Başkanlık sistemi doğrudan anayasa ile ilgili bir konu. Anayasa ile düzenlenmesi gerekiyor. Biliyorsunuz aylar önce kurulan, 4 partinin katıldığı bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu var ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başını çektiği bu komisyon yoğun bir çalışma sonucu anayasa yazım çalışmaların başladı. Tam yazım çalışmalarının başladığı hafta birden bire gündem bu başkanlık sistemi getirildi. Komisyon gündemine alınmadan doğrudan kamuoyunun gündemine atıldı. Tabi medyanın hangi kesiminin konuya nasıl yaklaşacağı veya yaklaştığı da herkesin malumu… Başbakan ve çevresinin usul, erkan bilmemesi söz konusu olamaz… Eeee!
Merak ediyorum, neden başkanlık sistemi Anayasa Uzlaşma Komisyon’unda tartışılmadan veya tartıştırılmadan neden doğrudan kamuoyunun gündemine getirildi?