Türkiye’de ilginç olaylar oluyor. Bir yandan Erdoğan İktidarı dış politikadaki yanlışlarla özellikle Ortadoğu bataklığında küresel güçlerin oyuncağı olurken, bir taraftan da ülke içerinde, özellikle devlette bazı planlar-oyunlar yürürlüğe koyup ülkeyi oyuncak ediyor. Devlet kurumlarını, toplumu ele geçirmeye, yaşam tarzını değiştirmeye çalışıyor… Yargıdan bahsetmeyeceğim, orada derin bir oyun ve rezalet bildiğiniz gibi zaten var. Benim anlatacağım farklı bir konu. Birileri diğer cemaat ve dini anlayışları baskılayarak ve yok ederek kendi dini anlayışlarını tüm topluma dayatmaya hazırlanıyorlar. Farklı bir rezalet bu…
Şu meşhur “Torba Kanun”un 87. Maddesi ile (6552 Sayılı Kanun)İktidar partisinin oylarıyla Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 47. maddesi garip bir şekilde değiştirildi. Maddedeki ana değişiklik aşağıdaki şeklide oldu:
“Bakanlar Kurulu kararı ile memleket kültürü için önemi haiz görülen eserler üzerindeki haklar, hak sahiplerinin münasip bir bedel talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, eser sahibinin ölümünden sonra, koruma süresinin bitiminden önce, kamuya mal edilebilir. Bu hususta karar verilebilmesi için eserin, Türkiye’de veya Türkiye dışında Türk vatandaşları tarafından vücuda getirilmiş olması gerekir.”
Bu madde ne anlama geliyor yada ne amaçla değiştirildi, biliyor musunuz?
Özellikle Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatının piyasada serbestçe satılmaması için yapılan bir düzenleme bu. Şimdiye değin denilen doğru ise 17 milyon adet baskı yapmış külliyat. Yani bazı cemaatler için çok hayati bir gelir kaynağı durumunda. AKP İktidarı bu hayati kaynağı kurutarak bu cemaatlerin kapanmasını sağlamaya çalışıyor.
Neden?
Tarikat ve cemaatlere karşı olduğu için değil tabi ki… Tek tip bir İslami anlayışı topluma kabul ettirerek siyaseten güçlü olmak için.
Bu anlayış ne?
İhvancı İslam/siyaset anlayışı…
Bunu nasıl başaracak?
Dışardan bir defada 100 milyon dolar, Ak müteahhitlerden 30 milyon liraya yakın ve AKP Belediyelerinden kısa zamanda 142 adet gayrımenkul bağışı alan TÜRGEV ve benzeri vakıflar kanalıyla, bu anlayışı eğitime ve ilahiyat camiasına hakim kılarak diğer İslami akımları yok ederek…
Hem Milli Eğitim, Gençlik ve Spor, Kültür ve Turizm Bakanlıkları hem de Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer kamu kurumlarını kullanılarak bu iş yapılmaya çalışılıyor…
“Torba Kanun” içerisinde TÜRGEV’in güçlenmesini sağlamak ve Erdoğan’ın din anlayışını hakim kılmak üzere başka maddeler de geçirilmiş durumda… Örneğin, belediyelerin bedelinin altında veya bedelsiz gayrımenkul bağışlaması, TÜRGEV’e bağış yapan müteahhitlerin fiktif kasa mevcutlarının affı, bazı yardım kampanyalarının vergiden muaf tutulması, belediyelerin yurt yapmasının teşvik edilmesi gibi…
İslam tarihinde tek tip din anlayışı oluşturma teşebbüsü çok ama başarılı olanı yok… Hep karmaşa, kaos ve kan getirmiş bu teşebbüsler…
Ortadoğu cumhuriyeti olmamıza ramak kaldı, anlayabilirsek… Irak’ta Saddam, Mısır’da Mübarek, Suriye’de Esat ve maalesef Türkiye’de Erdoğan…
***
Değerli bir yorumcumuz Abdülhamid’in dolayısı ile Osmanlı’nin petrol politikası olduğunu yazıp beni yalanlamış. Petrolü tabi ki biliyorlardı ama Osmanlı’nın petrol politikası yoktu. Nerede petrol olduğunun haritasının çıkarılması bunu ispatlamaz. Politika/strateji farklı bir şey. Abdülhamid’in tüm politikası o günün güçlerini bir biriyle vuruşturarak zamana oynamaktı ve çöküşü geciktirdi. Ama konu o değil. Konu Erdoğan ve ülkeyi, devlet kurumlarını, toplumu, dinimizi, geleneklerimizi götürmekte olduğu felaket durum… Ortadoğu cumhuriyeti… Bunu tartışalım, görelim…