Hayat, düşünmemize fırsat vermeyecek kadar hızlı geçiyor.
Hiç kurumayan bir akarsu gibi…
Akıyor, yalnızca akıyor…
Bu hengame içinde bir adım geriye çekilip kendi hayatımızın fotoğrafını çekebilsek, kimbilir, hangi ilginç karelerle karşılaşırız.
Burnumuzla oynarken başkasına yakalandığımız an gibi…
Ruhumuzu gösteren aynalar henüz yapılmadığına göre, ruhumuzu görmek için dostlarımızın bizim için ne söylediklerine bakacağız…
Tırmandıkça uçurumlar biraz daha dikleşiyor çünkü…
Bu kadar girizgahı kimin için yaptığımı yazının başlığından zaten anladınız.
Eleştirirken bile, “Kuran çarpsın niyetim kötü değil!..” demek zorunda kaldığımız bir başbakanımız var.
Çok kızıyor…
Her eleştiriyi, siyasi meşruiyetini tartışmaya açmakla eşdeğer görüyor.
Kızmanın, bağırmanın, kendi karizmasını beslediğine inanıyor.
Hata yaptığını kabullenmekten nefret ediyor.
Herhangi bir hatasından dolayı özür dilediğini işiten bir fani, niye bu kadar öfkeli olduğunu bilen bir canlı yok!
Hangi bilimin alanına girdiğini araştırmaya, bilim adamları bile cesaret edemiyor!
Bu kadarı fazla ama!
“Ananı da al git” dedi, “Kasımpaşa jargonuna” verdik.
El Kadı’ya “Kefil” oldu, “Müslüman kardeşliği” dedik.
Özel bir medya grubu oluşturdu, “Kartele iyi oldu” dedik.
Daha dün uğruna dünyayı yıktıkları başörtülüler unutulurken, rujlu başörtülü bayanlar ciplerin içinden egzoz dumanı fırlattılar, “Hep sarışın güzel kadınlar mı boy gösterecek… “ dedik…
Daha dün bir bayanın gözüne bakamayan birileri, metresler tuttular, “Günah kimin tekelinde?” dedik…
Ama bir dakika!
Daha dün terörist devlet dediklerinize Türkiye’nin toprağını kiraya verme niyeti, bu neyin nesi peki?
O kadar da değil!
“Aslında öyle değil” demek bile bir siyasi beceriksizliktir.
Azerbaycan’ı can evinden vurmaktan son anda vazgeçerken de bu milleti incittin, “Bu toprakları İsrail mi temizleyecek?” sorusuna cevap aratırken de….
Günah…
Ayıp…
Fena…
Yakışmıyor…
Buyur aynaya bak lütfen!
İstanbul İl Başkanı iken ne nurlu bir yüzün vardı…
Kararıyorsun…
Yapma…
Dikenden bal yalanmaz…
Kötü olmuş
Star Gazetesi'nin yeni sayfa düzeni çok kötü.
Tıpkı Zaman Gazetesi'nin yeni mizanpajı gibi.
Herşey illa değişmek zorunda mı?
Değişim tabi ki iyidir ama, öncekini aratmamak kaydıyla!
Gerçek olmayan herşey ölüyor!
Aristonymus'un, "Hayat, en kötü insanların genelde en iyi koltuklarda oturduğu bir tiyatrodur" sözünü severim.
Dikkat ederseniz genelde diyor, istisnaların hakkını teslim ediyor...
Aristonymus'un unuttuğu bir şey var ama;
İyi koltuğa oturanlar plastikse, sürekli oturamıyor.
Mesela Tarkan...
Görünmezliğin büyüsü bile Tarkan'ı kurtarmaya yetmedi.
Güneş görmüş kar gibi eridi Tarkan.
Bitti.
Kenan Doğulu'nun bile çok gerisinde kaldı.
Demek ki neymiş?
İmaj hiç birşey, gerçek herşeydir!