Programına katıldığı televizyon kanalı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasına bağlandı.. Önce de olmuş bu, yayını kesip okçular vakfındaki konuşmasına bağlanmışlar Erdoğan’ın. Tepki gösterdi Muharrem İnce, yayını terk etti.
‘Sözümü neden bölüyorsunuz.’ dedi. ‘ Otuz beş tane kanal zaten canlı yayınlıyor, siz de yayınlamayıverin.’ dedi. ‘Madem konuşturmayacaktınız beni ne diye davet ettiniz.’ dedi.
Sosyal medyanın en önemli gündemi oldu, bazı televizyonlar haber yaptı. Gazeteler de yaptı haberini.
Ama göl gör ki, iki sene önce partisinden Cumhurbaşkanı adayı yaptığı adamın Türkiye’nin gündemine oturmuş tepkisine iki kelime etmedi Kılıçdaroğlu.
O Kılıçdaroğlu ki; demokrasi adına, çok seslilik aşkına İyi Partiye yirmi Vekil emanet etmiş,
O Kılıçdaroğlu ki; Bakanlığı döneminde memlekette satmadık kurum bırakmamış, partisi yol verdiği için ayrı yol tutmak zorunda kalmış Babacan’a;
Beş milyon Suriyeliyi memleketin sırtına sarmış, ömrü ‘CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçmiş’ stratejik derinlikli Ahmet Davutoğlu’na,
Kapılarını sonuna kadar açmış Kılıçdaroğlu..
O ki; Cnn Türk kanalı CHP’ye yeteri kadar söz hakkı vermiyor diye, kanala hiçbir partilinin katılmaması fermanını Tuncay Özkan’a okutmuş Kılıçdaroğlu;
Yakın zamanda Saadet Partisi reklam tanıtım biriminin yaptığı, Temel Karamollaoğlu’nun oynadığı mizanseni twitter hesabından beğenmiş, paylaşmış, kutlamış, katıldığını belirtmiş Kılıçdaroğlu o.
Ama bu tepkiye iki kelimecik etmeyen, edemeyen Kılıçdaroğlu o.
Bir siyasi kişilik ya da oluşum Erdoğan’a muhalefet ediyorsa demokrasi, çok seslilik.. Kendine muhalefet ediyorsa sessizlik politikasını canhıraş bir azimle uygulayan Kılıçdaroğlu o.
Ak Partinin kapı önüne koyduklarından medet uman Kılıçdaroğlu o.
Kendini seçmesi için önceden seçtiği, oy yetkisi verdiği delegesinin oyunu almayı bile becerememiş Kılıçdaroğlu o.
Ekonomi politikası, tarım politikası, dış politikası, iç politikası, eğitim politikası, mülteci politikası bilinmeyen Kılıçdaroğlu o.
Af yasa tasarısı için Meclis Genel Kuruluna katılmaya tenezzül etmemiş Kılıçdaroğlu o.
Aynı anda, HDP ve İyi Partiyle 2023’e varabileceğini öngörebilecek kadar geniş bir hayal gücüne sahip Kılıçdaroğlu o.
Genel Başkan olduğu halde, seçmenine; Belediye Başkanlarından medet umduran, kendi varlığıyla umut aşılayamayan Kılıçdaroğlu o.
Bugün seçim olsa, ya İstanbul ya Ankara Belediyelerinden feragat edip onların başkanını aday yapacak, ya da kendi girecek seçime?
Bir milyon iki yüz elli bin üyeli partide, Erdoğan’ın karşısına çıkaracak bir tane adam/kadın yetiştirmemiş Kılıçdaroğlu o.
Bakın parti sözcülerine, grup başkan vekillerine, genel başkan yardımcılarına; bir tane liderlik yapabilecek, toplumu peşine takabilecek potansiyeli olan politikacı var mı?
Yok.
Kendine rakip olabilecek siyasetçilerin sırtına basan Kılıçdaroğlu o. Günyüzü göstermeyen Kılıçdaroğlu o. Azcık ses çıkaranın ham armut misali boğazına duran Kılıçdaroğlu o.
İktidara karşı stratejik politikalar üretemediği, zorlayamadığı, sıkıştıramadığı için Atatürk’ün İş Bankasındaki mirasından payını alan Türk Tarih Kurumunun başına Ensar Vakfı yöneticisinin gelmesine mani olamayan Kılıçdaroğlu o.
Muhalefetin; elinden bir şey gelmeyen, yetkisiz, etkisiz bir yapı olduğuna milleti inandırmış Kılıçdaroğlu o.
Bu memlekette umutsuzluk varsa, gençlerin yüzde yetmişi başka ülkelerin hayalini kuruyorsa; temelinde değilse de tuğlasında payı olan Kılıçdaroğlu o.
Sen sanıyorsun ki memlekette iktidar sorunu var..
İktidar ister; tek seslilik ister, yetki ister, geniş alan ister, kendi dediği olsun ister.
Buna muhalefet karar verir. Muhalefet çizer bunun sınırını, o belirler.
Bunu ‘cambaza bak’ taktiğiyle senden saklayan, demokrasi ninnisiyle seçmeninin gazını alan Kılıçdaroğlu o.
Kandırılıyorsun güzel kardeşim, avutuluyorsun canım kardeşim, uyutuluyorsun benim kardeşim.
Muhalefet yönetilmiyor, savruluyor muhalefet.
Cumhuriyet kurmuş, çok sesliliğin kapısını aralamış partiyi yüz yıl sonra Kuzey Kore yönetim şekline, bir avuç elitistin elinde can çekişen oluşum haline getirmiş rejime karşı gelmek için başka birini savunmaya gerek yok;
Kimseyi savunmuyorum, hiç kimseden yana değilim.
Hürriyetten, gerçek demokrasiden, fırsat eşitliğinden, kuvvetler ayrılığından, sorgulayan gençlikten, sarsılmaz adaletten, aydınlık gelecekten yanayım.
Neyse neyse.. Ne diyorduk:
‘Saray’ ‘Ejder meyvesi ‘ ‘Tek adam’ ‘yapacağız / edeceğiz’
Kapanış.
Şimdi üstünüzü iyi örtün;
Sabah kalkıp, twitterda hep beraber iktidarı eleştireceğiz.