Lütfen aşağıda alıntı yaptığım yazı parçalarını baştan aşağı sabırla okuyun, ondan sonra birlikte tartışalım.
“…bana göre laiklik ile İslam'ın uzlaşması mümkün olmadığı için onu tartışma dışı bırakıyorum.” diye başlayan yazar, aslında demokrasiyi reddettikten sonra şöyle devam ediyor;
“İçinde bulunduğumuz şartlar, adım adım İslâm'a giderken bir aracın kullanılmasını zaruri kılarsa, o aracı kullanırız. Bu kavram olur, kurum olur, parti olur... Yalnız burada, mutlaka göz önünde bulundurmamız gereken husus şudur: Bu aracı kullandığımızda, daha mükemmele ulaştırıyor mu, yoksa onun yerine geçip yolunu ebediyyen kapatıyor mu? Şayet kullanılan araç, ikinci adıma yol açıyorsa, bence o aracın kime ait olduğu önemli değildir. Yani Grek, Roma, Amerika, Kara Avrupası, Aydınlanma öncesi ve sonrası, kilise, havra gibi herhangi bir yere ait olabilir. O araç kullanıldığı zaman, amaca ulaşma açısından karşılaşılan netice önemlidir.
Eğer o araç, bizi amacımıza doğru götürüyorsa, kapıların arka arkaya açılmasını sağlıyorsa, mecburiyete binaen onu kullanabiliriz. Zaruret o aracı meşru kılar.”
Yani demokrasi bir araç ve kullanılmalı diyor ve yazar devam ediyor;
“Kimi insanlar İslâm'a söz gelmesin diye İslâm ile demokrasiyi aynılaştırmaya çabalamakta, bunların birbirleriyle bağdaştığını iddia etmektedirler. Bu yüzden de demokrasiyi; bir mekanizma, bir teknik, bir siyasi otoritenin ve iktidarın elde edilişini ve kullanılışını sağlayan bir araç olarak ele alırlar. Bunların karşılığı olarak da hilafeti, imameti, bey'atı ve şurayı öne çıkarıp kullanarak bunların demokrasi ile bağdaştığını savunurlar. Halbuki demokrasinin bir üzerine oturduğu zihniyet, bir de bunu yürüten mekanizma, yani pratiği vardır. Demokrasinin oturduğu zihniyette, felsefi temelde beşerin Yaratan'a denkliği, üstünlüğü veya bağımsızlığı vardır. Burada insan Allah'tan bağımsızdır. Demokrasinin esası budur ve bunun İslâm ile katiyetle bağdaşmayacağı kanaatindeyim. Eğer bu noktada anlaşıyorsak, bütünüyle (felsefesi ve tekniği ile) demokrasi Müslümanların siyasi sistemi olamaz. Ancak demokratik mekanizma, İslâm ve siyaset teorisinin ilkeleri doğrultusunda -daha iyisini buluncaya kadar- kullanılabilir.
Sırf mekanizma ve işleyişi bakımından değerlendirmek gerekirse, İslâm ile demokrasi arasında bazı benzeşmeler ve hatta bizler için elverişli pratikler bulunabilmektedir. Asıl problem, demokrasinin kökeninde beşeriyetin bulunması değil, Allah'ı işe karıştırmaması, hâkimiyetin doğrudan ve kaynak olarak halka ait olduğunu ilke olarak kabul etmesidir. Ayrıca demokrasiyi savunanlar, laiklik ve çoğulculuğun içinde barınamadığı bir demokrasinin de olmayacağını söylüyorlar. Demokrasilerde dinli dinsiz, eşcinsel olan ve olmayan, dini ahlak ve hükümlere riayet eden ve etmeyen her kişi; eşit değer, durum ve haklara sahip olarak bir arada yaşarlar. 'Eşit değer, durum ve haklar' da, Batı tipi demokrasinin İslâm ile bağdaşmaz oluşunun bir başka delilidir”
Yazar burada gördüğünüz gibi net olarak demokrasi ve İslamın çeliştiğini anlatıyor. Kim bu yazar? Başbakan Erdoğan ekolünün en önemli hocası, yazarı, fetvacısı Hayrettin Karaman. Hoca, Yeni Şafak’ta 15-29 Mayıs tarihleri arasında yayınladığı 7 yazı ile demokrasi, laiklik, çoğulculuk ve İslam ilişkisini değerlendirmiş.
Elhamdülillah, bir Müslüman olarak bizim de aklımız, okumuş-yazmışlığımız ve inancımızla ilgili birikimimiz var ve bu düşüncelere İslami bakış açımızla da katılmıyorum. Normal şartlarda bu düşünceleri burada tartışmam, ancak Prof. Karaman’ın düşünceleri aynı zamanda AKP İktidarının çekirdeğini oluşturan kadronun ve zirvesindekilerin düşünceleri olduğu için buraya aldım. İlk çemberdeki ve AKP’nin çekirdek kadrosundan kimse bu sözlere itiraz edemez.
Son yıllardaki gelişmeleri yukardaki satırlar doğrultusunda değerlendirirseniz hayli ilginç oluyor… Kimse bize AKP zihniyetinin yani Recep Tayyip Erdoğan anlayışının demokrasi, hele “İleri Demokrasi” olduğunu hiç anlatmasın… Her şekilde darbelere karşıyım ama bu zihniyette bir kimse darbelerden de şikayet etmesin; zira demokrasi konusunda samimi olmayan birinin demokrasi kesintiye uğradı diye şikayete hakkı yoktur. Hele bu kesimden hiç kimse “Demokrasi umurumda değil ama İslam için mücadele ediyoruz” asla demesin. Bu anlayışın İslama da çok zarar verdiği apaçık değil mi?
Bilim, çağdaşlık, demokrasi, laiklik gibi kavramlar karşısında İslamın İslamcılar tarafından düşürüldüğü durumu unutup hala siyasal İslam peşinde koşan bu iktidar ve taraftarları Türkiye’yi yeni bir maceraya sürüklüyorlar… Hiç olmazsa aklı başında, Allah korkusu ve mantığı olan, demokrasi ve laiklği anlamış Ak Partililer durumu görseler…