Kurban Bayramında Çanakkale’ye gitme ve Gelibolu yarımadasını yani Çanakkale Savaşı’nın yapıldığı bölgeyi gezme fırsatım oldu. Çok arzu ediyordum, çok mutlu oldum, şükrediyorum. İyi bir rehberle gitmemin çok yararı oldu, yerinde çok şeyi öğrenmiş oldum. İnanın insan bu bölgede yaşananları biliyor ise çok farklı bir havaya giriyor, nerede ise hacda imiş gibi duygulandım. Şimdi ‘hacda imiş gibi duygulandım’ yazınca kızanlar olacaktır, hayır kızmayın. Mehmet Akif dahi Çanakkale Arslanları için “Bu taşındır” diyerek Kabeyi diksem başına/ Yine de bir şey yapabildim diyemem hatırana demiş. Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi demiş. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi demiş.
Çanakkale Savaşı hakikaten çok önemli. Öncelikle dinler ve uygarlıklar arası mücadele açısından baktığımızda, Çanakkale Savunması, Doğu/İslam ve Batı/Hıristiyanlık mücadelesinde gelinen İslam için son ölüm-kalım noktasında Doğu/İslam’ın kimlik, moral kazanmasıdır. Sonra emperyalizmin en güçlü döneminde emperyalizmi bozguna uğratmaktır. Yatak odanıza kadar gelmiş fütursuz eşkıyayı yenmek ne ise bu millet için Çanakkale’yi kazanmak da odur. Diğer taraftan Çanakkale Savunması, son iki yüz yıldır sürekli kaybeden bu millet için dönüm noktasıdır.
Herkese, rehberli bir Çanakkale gezisi tavsiye ediyorum.
Bu yazıyı Çanakkale gezimi veya Çanakkale Savaşının önemini anlatmak için yazmadım. Üzüldüğüm bir husus oldu. Hem de çok üzüldüğüm. Bu üzüntümü paylaşmak ve fikirlerinizi almak için yazdım.
Biz maalesef Çanakkale gibi bir ölüm-kalım mücadelesini dahi günlük politikamızın bir aracı yapma densizliğini göstermişiz. Bir kısmımız Yarbay Mustafa Kemal’e Çanakkale’de başrol vermişiz, bir kısmımız Mustafa Kemal’siz bir Çanakkale destanı yazmışız, Bir kısmımız Çanakkale de komutanın Alman General Liman Von Sanders’de olduğunu, “Liman Paşa”nın aynı zamanda Osmanlı’da 1. Ordu Kumandanı olduğu ayıbını es geçmişiz. Bir kısmımız Mehmetçiklerin destansı kahramanlıklarını, evliyalara mal etmişiz. Bunların hepsi siyaset zafiyetimiz adına…
Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin kurucu lideridir. Çanakkale’de yaptığı müthiş işleri, başarılarını abartmaya ihtiyaç yoktur. Çanakkale Savunması ile Kurtuluş Savaşı arasında bağlantı kurmamız şarttır, ama Atatürk’ün Çanakkale komutanı imiş gibi bir algıya ihtiyacı yoktur. O zaten tüm dünyanın kabul ettiği bir strateji dehasıdır.
Bir Alman’ın ordu komutanımız olup Çanakkale’yi kumanda etmesi tarihimizde unutmamamız gereken kara dönemlerden biridir, ama Çanakkale’de komutanın Liman Paşa olduğuna dair tek bir ibare anıt, kanıt yoktur.
Çanakkale’yi evliyaların savunduğunu iddia etmek İslami açıdan şirktir. Hem de komutan bir gayrımüslim iken ne anlamı var?
Çanakkale mutlaka çok iyi öğrenmemiz gereken derslerle dolu bir yer. İngiliz ve Fransızları, Almanların yardımı ile durdurduğumuz yer, çünkü, Almanlar bu toprakların onların eline geçmesini istemiyorlardı. Hatta Alman Genelkurmayı’nın Liman Paşa’ya Savaşı uzatıp, İngiliz ve Fransızları oyalayıp Çanakkale’deki kuvvetlerin Avrupa’da Almanlar karşısına çıkmasını geciktirmesi emrini verdiği dahi iddia edilir.
Çanakkale sadece bir kahramanlık destanı değil. Çanakkale’den öğreneceğimiz çok şey var. Ancak, Çanakkale’nin günlük politik çekişmelerimizde kullanılması yazık, saygısızlık ve günahtır.
Üzüntüm bu hususlaraydı.
Batılı dostlarımızın iki farklı yoldan (Düşmanlıkla ve dostlukla)yatak odamıza kadar geldiklerini ve atalarımızdan bir neslin hayatlarının baharında kendilerini feda ederek bu hayasızlığı durdurduklarını asla unutmamamız lazım.
Yorumcularımız, tarihe ve tarihten günümüze ilişkin sonuçlar çıkarmaya meraklı. Çanakkale 1915 bu iş için en uygun savaş. Bakalım neler yakalayabileceğiz?
Yorumlarınızda 1878’de Rusların batıda Yeşilköy’e, doğuda Erzurum’a kadar geldiklerinde telaşlanan İngiliz ve Fransızların desteği ile durumu kurtardığımızı, Çanakkale’de ise Almanlardan bize askeri malzeme ve kurmay desteğinin ne anlama geldiğini ihmal etmeyin lütfen. Hatta Kurtuluş Savaşında İngiliz, Fransız, İtalyan ve Rus’ların aralarındaki itilafdan yararlanarak cephede olduğu kadar masa başında da kazandığımızı atlamayın.
Birde yorumlarımızı ‘Kızıl Sultan’ ‘Ulu Hakan’ sloganlarından kurtarıp, gerçek ekonomik ve siyasi nedenleri anlatmaya çalışalım. Bu günkü kısır siyasi görüşlerimize bu konuları malzeme yapmak bana göre ihanetle eşdeğerdir. Fakat bu güne yansımalarını da muhakkak tespit edelim. Ulaşmamız gereken; gerçekler, sebepleri ve geleceğe ilişkin dersler…
Kolay gelsin.