Ünlü sosyolog ve siyaset bilimcisi Prof.Dr. Şerif Mardin, Tayyip Beyin ve bazı siyasetçilerin iddialarının aksine Demokrat Parti ile AKP’nin farklı tabanları ve farklı düşünce tarzları olduğunu söylemiş. “Demokrat Partinin sosyal kökeni ile Ak Partinin sosyal kökeni başka yerlerden geliyor. Oranın ideolojisini kendisine mal etmek istiyor.” diyen Şerif Hoca “Hem meclisi hem cumhurbaşkanını halk seçerse sorun çıkar.Bir işi beraber yapamama sorunu ortaya çıkartır. Rekabeti ortaya çıkaracak bir durum fiili sonuçları olmasa bile kendi başına bölücü bir sorundur.” diye ilave etmiş.
AKP ve DP tabanlarının bende farklı olduğunu düşünüyorum. DP tabanı daha çok eşraf ağırlıklı idi. Yani Anadolu’nun ileri gelen, önde olan Cumhuriyetle birlikte gelişen ailelerinin çocukları idi. Daha önce CHP iktidarı vardı. CHP kurucu kadro ve ideolojinin partisiydi ve asker-sivil bürokrat ağırlıklıydı. Daha sonra sosyal demokrat, milliyetçi, liberal, dindar olduğunu iddia edenlerin de iktidarlarını gördü bu ülke. AKP ise bana göre daha dipte ve devletten uzak olanların destekledikleri bir parti. Maalesef hepsinde ortak şikayet-sorun ahlak oldu. En fazla şikayet ettiğimiz konuyu daima yolsuzluklar oluşturdu. Düşünebiliyor musunuz, dindarlık, milliyetçilik, sosyalistlik, demokratlık hemen hiçbir ideoloji veya doktrin bu sorunu çözememiş. Ahlak için indirildiği bildirilen bir dine sahip olan bu toplumun bu konuda önemli bir soruna sahip olması ne acı!
Bu konuda en doğru tespiti yapmış olan rahmetli Nurettin Topçu’dan bir alıntı yapmak ve sizlerle paylaşmak istiyorum: “Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça böldüğü hasta bir vücudu andıran İslam dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslam memleketinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar. Her sene yüzbinlerle ziyaretçi ile dolan Kabe’nin etrafında ruh birliği ve beraberliği meydana gelemiyor. Bunun sebebi ne siyasi, ne iktisadi, ne de esasında ilmi ve fikridir. Bu halin sebebi, İslam’ın temeli ve Kur’an’ın özü olan ahlakın kaybedilmiş olmasıdır.”
Şerif Hoca’nın başkanlık konusunda ki yorumuna ise fazla katılmıyorum. Mevcut parlamenter sistemimiz pek iyi çalışmıyor. Siyasi yapımız sorun çözemediği gibi sorun dahi üretiyor. Meclis yasama görevi yapamıyor. Hükümet hem yürütme hem de yasama erkini yerine getiriyor. Gerçeği söylemek gerekirse yürütme yargıyı da etkileme gücüne sahip. Başbakan’ın isteyip de yapamadığı bir icraat var mı? Başkanlık sistemine geçsek ne değişir? Belki meclis dışından bakanlar seçilirse çok daha uzman ve hak eden kişilerden oluşan bir hükümet oluşur. Ancak eğer başkanlık sistemi eyalet sisteminin bahanesi ise durum değişir. Hazırlanan taslak metinleri ve gerekçelerini görmek lazım.
Bu gün sizi fazla sıkmayayım ama önümüzdeki günlerde ahlak sorununun temellerine de, başkanlık meselesine de değineceğim. Önümüzdeki dönem gündem de bunlar var. Yorumcu dostlar sizde hazır olun lütfen.