NOT:Tatilde yazmayacağım halde bana yazı yazdırdınız. Sonrasında 2 gün yazmayayım dedim ona da müsaade etmediniz. Sizi çok seviyorum.
Uluslararası ilişkilerde kuraldır; eğer bir ülkeye ağır yük bindirilmiş ve yöneticileri sıkıntıya sokulmuş ise, bu tür zamanlarda ve olaylarda kamuoyuna pek bilgi verilmez. Verilse de yönlendirici olur, yük bindirilen ülkeyi koruma veya onore etme amacı taşır. Dolayısı ile verilen bilgilere göre değil de anladığım şekilde işin aslını yazmaya çalışacağım. Sezmişsinizdir, şu meşhur “Füze Kalkanı” meselesinden bahsediyorum. 19-20 Kasım tarihlerinde Lizbon’da toplanan Nato Zirvesinde gündeme sıkıştırılan bir konu ve alınan kararla galiba füze rampaları Avrupa’da, füze radarları ise Türkiye’de konuşlandırılacak. Tüm bunlarda herhangi bir anormallik yok gibi görünüyor, zira Türkiye bir Nato üyesi olarak buna benzer çok karara evet dedi ama bu sefer farklı. Bu olay, Türkiye için de AKP İktidarı açısından da çok önemli olabilir. Hayır, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın katılmamasını yerine Gül’ün gitmesini kast etmiyorum. Konu çok daha önemli.
Biliyorsunuz, özellikle, Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olmasından beri Türkiye farklı bir dış politika izliyor. Komşuları ile “sıfır sorun” ve bölgesel güç olma politikası. Bu belli bir noktaya kadar da başarılı oldu. Uluslararası koşulların da uygun olmasından yararlanan Türkiye gerçekten de bölgesinde etkili olmaya başladı. İran, Suriye ve Filistin ile yakınlaşma ve İsrail karşıtı politikalarıyla dikkat çekici bir ülke olan Türkiye için “eksen kayması” tartışmaları dahi yapıldı. Konuyu biliyorsunuz, tekrar anlatmaya gerek yok. Türkiye haklı bir çıkış arıyordu, koşulları bir az olsun değerlendirmesi çok olumlu oluyordu. Devamının gelmesini ve Türkiye’nin eski güçlü günlerine dönmesini ümid ettik. ‘Türkiye artık batıya bağımlı değil, doğuyu da (İran, Rusya, Çin ve Hindistan) dikkate alıyor, bölgesel güç olduk’ diye düşündük. Özellikle, İsrail’e “vanminut” çıkışı yapan ve İran’la ilgili Birleşmiş Milletler kararında ABD’ye kafa tutan bir Türkiye tüm dünyanın dikkatini çekti.
Peki, şimdi ne oldu? Yani son Lizbon Nato Zirvesinde ne oldu?
Türkiye, gerçekte Nato ile pek ilgisi olmayan, aslında İsrail’i İran füzelerinden korumaya yönelik, iran’ı hedef alan bir kararı kabul etti. Batı, Türkiye’yi alkışladı. ‘Eksen kaymamış’ dedi ve pohpohladı. Türkiye, şartlarının kabul edilmesinden yani ülke adları(İran ve İsrail) zikredilememesinden memnundu. Türkiye’de sadece radar sistemi kurulacak olmasından memnundu ama bunlar bir gerçeği değiştirmiyordu. Türkiye, sonuçta İran füzelerine karşı İsrail’i koruma projesine kendi çıkarının ne olduğunu tartışmadan “evet” demiş ve eski bağımlı politikalarını tekrarlamıştı. Batı karşısında tekrar boynunu bükmüş, kamuoyuna kendi çıkarının ne olduğunu açıklayamamış, yeni görünümlü politikasından geri adım atmıştı.
Davutoğlu’nun “İran bizi anlıyor” açıklaması ise ‘Evet mecbur kaldık böyle bir karar aldık ama İran zaten bizim Batıya bağımlı bir ülke olduğumuzu biliyor ve anlayışla karşılıyor’ demekten farksız bir çaresizlik açıklaması idi.
Bu yazıya tepki veren çok olur zira basın konuyu çok farklı ele aldı, kamuoyunu şartladı. Yandaş medya iktidarı eleştiremedi, karşıt medya ABD ve İsrail’i kızdırmamak için tam olarak gerçeği yazamadı. Gerçek bu. Türkiye, ABD baskısı ile henüz 9 sivilin şehadeti konusunda hiçbir adım atmayan İsrail’i korumak için Nato formülasyonu ile füze radar konuşlandırma projesini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu ise Türkiye’nin son birkaç yıldır uygulamaya çalıştığı değişim-dönüşüm politikalarının iflası anlamına gelmektedir. Konunun önemi burada.
Bunları yazarken iktidara ilişkin bir eleştiri yaptığım düşünülmesin. Ben iktidarın ne olduğunu biliyorum. Bu her iktidarda böyle olurdu. Biz batı bloğunda yer alan bir ülkeyiz. Bunda hata aramıyorum. Ancak, bir tespit de yapmak lazım. Demek ki bizim durumumuz bu. Yine de daha açık, samimi olunabilirdi. Komuta şunda olsun, ülke isimleri telaffuz edilmesin gibi gerekçelere gerek var mıydı?
Asıl eleştirim ise daha dün İsrail’e karşı her türlü yaptırımın getirilmesini isteyen ve söylenmedik söz bırakmayan STK ve basın mensuplarına; Evet, İktidar Lizbon’da İran’ı hedef alan, İsrail’i koruyan füze kalkanı projesini kabul etti. Neredesiniz?
Siz inanç ve düşüncelerinizde samimi misiniz?
Samimi iseniz neredesiniz?