Saddam yönetimindeki Irak’ta yaşamak ister miydiniz?
Hayır diyorsunuz, peki, Mübarek Mısır’ında veya Esat Suriye’sinde?
Yine hayır diyorsunuz. Peki farkında değil misiniz, Erdoğan Türkiye’sinde bu gidiş devam ederse onlardan pek farklı olmayacak… Bu gidişat devam ederse Türkiye Cumhuriyeti bir Ortadoğu cumhuriyeti haline getirilecek… İstikrar bahane edilerek… Huzur bahane edilerek… Dine hizmet bahane edilerek…
Ortadoğu cumhuriyetini önlemek için elimizden geleni yapıyoruz;
Erdoğan şaibeli, kaseti var diyoruz, halk iradesi onu aklamıştır diyorlar.
Erdoğan beceriksiz bir devlet adamı diyoruz, halkın oyu esastır diyorlar.
Erdoğan Anayasa’yı ihlal ediyor diyoruz, halk iradesi Anayasa’nın üstündedir diyorlar.
Erdoğan’ın yolsuzluktan görevden alınan-istifa ettirilen 4 bakanı hala soruşturulmuyor diyoruz, halk böyle şeyleri umursamıyor, uğraşmayın diyorlar.
49 vatandaş ve kamu görevlimiz İŞİD’in elinde rehin diyoruz, ne biçim muhalefetsiniz neden sesiniz çıkmıyor diyorlar.
Olumlu anlamda devlet mefhumu yok oldu, kamu kuruluşları berbat vaziyette diyoruz, memlekette muhalefet yok ki diyorlar.
Toplumun dini, milli, manevi değerleri yok oluyor, her şey menfaat oldu diyoruz, İŞİD gibi kuruluşlar desteklendiği için İslam dininin algısı çok kötü diyoruz, gerçek muhalefet böyle mi olur diyorlar.
Çalıyorlar diyoruz, muhalefet suçlu oluyor, yanlış yaptılar diyoruz muhalefet suçlu oluyor, yanlış yapacaklar diyoruz muhalefet suçlu oluyor.
Muhalefet benim bildiğim, demokrasinin az-çok olduğu dönemlerden aklımda kaldığı kadarıyla üniversitelerin, akademisyenlerin, sivil toplumun, meslek kuruluşlarının, işçi ve işveren sendikalarının, kanaat önderlerinin, halkın rahatsız olduğu konuların muhalefet partilerince dillendirilmesi, parlamentoda ve medyada gündeme getirilmesidir. Galiba ülkemizde 196 Üniversite var. İnanın 5-6 üniversite varken olan muhalefet desteği yok 196 Üniversiteden... Sivil toplumu, basını diğerlerini anlatmama zaten gerek yok sanırım. Yani halkın tepkileri ve desteği dışında hemen hemen hiç yardım almadan muhalefet yapmaya çalışıyoruz.
Üç yıldır parlamentodayım. İnanın mübalağa etmiyorum, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olmam nedeniyle de çok yoğun bir çalışma içerisinde oldum. Üç yıl içerisinde Meclis çalışma günü 400 gün civarındaysa ben abartısız 150 gün gece 24.00 ve sonrasına kadar çalışmışımdır. Özel sektörde kendi namıma para için çalıştığım zamanlarda dahi bu kadar yoğun, isteyerek ve samimi çalışmadım. Sadece Meclis’te değil düğünde-dernekte, cenazede hep halkın arasında da oldum. Yazdım-çizdim ama bazılarına göre hala suçluyum.
Bunun bana Allah’ın verdiği bir ceza olduğunu düşünüyorum. Belki de en büyük ceza… Çalış, uğraş, paralan, didin ama ne başarılı sonuç al, ne de takdir edenin olsun…
Geçen yazımda Hükümete 49 vatandaşımızın rehin tutulması ve Almanya’ya bizi dinlediğini yani Erdoğan’ı açıkça tehdit ettiğini açıkladığı halde tepki verilmemesi nedeniyle yaptığım eleştirilere bazı yorumcularımın beni ve muhalefeti suçlayarak tepki vermesi (Gerçi onlara karşı çok güzel yorumlar da yapıldı) üzerine bunlar aklıma geldi…
Babasının törenlerine neden Burak Erdoğan katılmadı, neden Sümeyye ve Bilal son 3-4 yıldır Burak Erdoğan’sız şirketler kuruyorlar, acaba Burak neden ayrı tutuluyor türü dedikodu yazıları yazsaydım, konuşmalar yapsaydım belki de bazıları nezdinde muhalefet görevimi yapmış olacaktım…
Bazıları birbirimize düşmanız sanıp, her türlü acımasız eleştiriyi yapıyor.
Toplumu ve halk iradesini asla küçümsemedim ama bazı kalbi mühürlü ve zihni kapalı olanlardan da Yaradan’a sığınırım…
Allah toplum olarak bize sabır, akıl, izan versin…