Bir Başbakan ve oğlunun konuşması rezil ama rezilinin rezili bir ses- yolsuzluk kaseti ortaya çıkacak ve demokratik bir ülkede bu konu montaj veya komplo diye geçiştirilecek. Böyle bir saçmalık olamaz. Böyle bir toplum olmaz. En azından sağlıklı toplum veya devlet var denmez, denilemez...
Böyle bir kaset sahte ise de, gerçek ise de skandaldır. Konu demokratik ve makul bir ülkede bu kadar basit geçiştirilmeye çalışılır mı? Üstelik bu geçmişte yaşananlara da benzemiyor, kimseye, “Sizde yapmıştınız?” deme saçmalığınız dahi yok… Böyle bir rezalet muz cumhuriyetlerinde dahi olmamıştır…
Birilerince peygamber seviyesine çıkarılan Tayyip Beyin Türkiye’yi getirdiği duruma bakın… Evet, öncelikle söylemeliyiz ki bu durum R.T. Erdoğan yönetim anlayışının süreç içerisinde Türkiye’yi getirdiği noktadır.
Peki bundan sonra ne olacak, bu tehlikeli konu nasıl yönetilecek? Tayyip Bey ne ülkenin, ne soruşturmanın ne de demokrasinin geleceğini düşünür. Tayyip Bey için kendinden önemli bir şey yoktur. Bu durumda hep birlikte geleceğimizi, ülkenin ve demokrasinin geleceğini düşünmek zorundayız. Çünkü Tayyip Bey geri adım atamaz, attığında zaaf gösterdiğinde, geride kaldığında hemen Silivri’yi boylayacağını herkesten iyi biliyordur ve enaniyet duygusu bunu asla kabul etmez…
Anketler geliyor elimize. Ayrıca biz yaptırıyoruz. Bu son baba-oğul ses kasetinden önce AKP yüzde 34’ler civarına düşmüş durumdaydı. Şimdi daha da düşmüştür. Seçimlere kadar bu gidişat normal olarak böyle düşüş yönünde devam edecektir. Bunu Tayyip Beyde çok iyi biliyor. Yani 30 Mart seçimleri Tayyip Bey için bir anlamda sonun başlangıcı… Bu durumda Tayyip Beyin yerinde olsanız ne yaparsınız?
A)Seçimlerde hile yaparsınız
B)Seçimleri yaptırmazsınız
C)Seçimleri kazanmak için anormal yöntemler kullanırsınız.
İnanın Tayyip Bey bunların hepsini hiç tereddüt etmeden yapabilir. Dolayısı ile Türkiye gerçekten büyük bir risk altındadır. Demokrasiye inanan, dürüst ve vatansever kişilerin bunu görmesi ve anlaması lazım… Türkiye gerçekten çok riskli, belki de en riskli dönemini yaşıyor…
Bazı kimselerin acele, düşünmeden söylediği sözlere, hükümetin istifa etmesi gerektiği taleplerine ben pek katılmıyorum.
Hükümetin istifası demokrasi açısından bakıldığında doğrudur ama Türkiye’nin geleceği açısından AKP yönetiminin devam etmesi lazım. Yarın ekonomi daha da bozulduğunda kimse bunun yeni hükümetin kabahati olduğunu düşünmemeli, AKP Hükümetinin yanlış tüketime dayalı ekonomi politikalarının doğal sonucu olduğunu bilmeli… Devlet artık çalışamaz durumdadır, yargı itiraf edildiği gibi bitmiş, Yasama, yürütmenin kontrolüne girmiş, Yürütme ise yürütmekle meşgul… Yapılan toplumsal ve devlet organizasyonundaki tahrifat öyle kolay kolay düzelecek gibi değil…
Türkiye’nin sorunlarını demokratik yollardan çözmesi ise geleceğimiz için şart… Özellikle siyasal İslam ideolojisinin bitmesi, halk tarafından çözüm olmadığının anlaşılması, tüm siyasi anlayışlar için yeni bir siyasi düzlemin oluşması gerekli… Bir arkadaşımın tabiriyle parti ayrımı olmaksızın DVD’lerin yani demokrat, vatansever, dürüst insanların bir araya gelmesi ihtiyacını görmemiz lazım…
Bu son yazdıklarım belki herkes tarafından yeterince anlaşılmamıştır ve belki de detaylandırmaya muhtaçtır. Çok kişi istismar edecektir ama son bölüm özellikle ısrarlı olduğum düşüncelerdir…